Özürlü Çığlık
Damlayan,
Su sesi gibi düşlerim; Hep yutkunarak çıkıyor sahneye.. Ne zaman, Güne gözlük taksam, Geceye karışıyor güneşim, Karanlıklar çöküyor köklerime.. Hiçbir yıldızı, Kayarken yakalayamadım; Ya da Havai fişeklerin sevimli öfkesini.. Ama Hayal ettim fitilini ateşlediğimi, Parlayanlardan biri de kendim olmayı.. Bugün, Martıların kanatları bana ait.. O kadar nazik süzülüyorum ki yüksekten, Kirpiklerimi ıslatıyor rüzgar.. Keman olsaydım es kaza, İç çekişlerime yakamozlar düşerdi heralde.. Mesela, Vapur sesleri, Vivaldi gibidir gün doğumunda, Hatta, Çoğu zaman vitrin mankenleri bile, Vokaldir içimdeki dilsize.. Aynalar, Her zaman pusula mıdır sizce ? Bence değil… Her ayna, Farklı ağlar ya da içten yanar, Benim aynalarım madalyon gibi, Sabah verdiği umudu akşam geri alıyor.. Artık saçlarımı taramıyorum.. Bağrım gibi açık ayakkabı bağcıklarım, Ve kördüğüm rüyalarımla geziyorum evreni.. Yalnızlık, Şairin mürekkebinde dirileli, Hiç bu kadar derin nefes almamıştım.. Hıçkırık senfonisi ! Evet, Evet buhar olan yaşlarımın adı bu olmalı; Yoksa gökyüzü bu kadar öfkeli, Yeryüzü bu denli kabuk bağlamazdı değil mi ? Mckenitt içimde ve sanki, En yüksek sahneden başaşağı yuvarlanıyor sesiyle.. Kör ebe hayallerimde ihtiyar balıkçı, Saklambaç gelgitlerde sobesiyim amazonun.. Yani, Dipsiz, Kuyumdan çektiğim çığlıkları dahi, Dökemiyorum işte çöl rengi kıyılarıma.. Mavi çarşaf deniz gibi, Kahretsin ki çok fazla temiz, Dinginim.. Hangi ayağımı sürsem tökezliyor.. Hangi düşe vursam üşüyorum, Bu Yüzdendir ki, En Bariton Sesimle bile özürlüyüm çığlıklarıma Kusurluyum daha en başından.. |