Ah, Kasım ahAh, Kasım ah. İyisin hoşsun amma, birazcık gururlusun. Hatırla! Bir zamanlar, çocukken tanımıştım seni, Öylesine çok severdim’ki seni, seninle paylaşırdım neşemi. Seninle, gurur duyar! Senden öğrenirdim, sevgiyi her bir şeyi. Bilmezdim senin, hüzünlü yanını. Bilmezdim Kasım bilmezdim küçükken. Bilmezdim.... Nereden bilebilirdim’ki kasım, nereden bilebilirdim’ki Çünkü ben, küçük bir çocuktum. Anlamaz, bilmezdim, insanları hüzünlü yanınla üzdüğünü Bilmezdim be, Kasım bilmezdim. Ben çocukluğumda. Ah. Kasım ah. Doğru dürüst tanımamışım seni. Ben seni, çocukken seni, bereket dağıtan biri olarak tanıdım. Kasım! Hüzün dağıttığını, bilmedim. Aklımda sen, düşerim demeden, o ağaç senin bu ağaç benim koşarken tanıdım seni. Kasım. Ne zaman’ki, büyüdüm! Senin, olumsuz yanını işte, o zaman gördüm. Niçin, ağlattığını İnsanlara, ne hakla gözyaşları döktürdüğünü Yaşlandığımda, anladım. Ah. Kasım ah. Yine hüzün rüzgârları, esmekte ortalıkta Göçmen kuşlar dönüp durmakta, çığlıklar atmakta havada Yavaş, yavaş ağaçlardaki yapraklar sararmakta Ve yine! Ölüm kokusu yayılmakta ortalığa Ah, Kasım ah! Çekilmez derdimi sen verdin, kucağıma şu yaşlılığımda. 15 Kasım 2015-11-15 Ahmet Yüksel Şanlı er |