AĞLAYINCA ÖLDÜĞÜN
Kaç takvim yaprağı kopacak
Kaçıncı sonbahara şahit olacak bu ömür Gine sonbahar Çetin kışa inat Soyunmaya başlaması ağacın Sararan yapraklarını Rüzgârlara teslim etmesi Dalda bir serçe Umutları; Dalı kırılacak Umutları uçacak belkide Yuvası yıkılan serçenin Kendine bile itiraf edemediği Çaresizlik içinde Yatağını arayan Bir akarsu kadar Saf ve temiz Kaçıncı kışa hazırlık Sesli eylemler yapsanda Dokunsalar sana Halini hatırını da sorsalar Ürkersin Çünkü yüreğin buruk Ne söyleseler Dokunur sana Sessizlik hakim olan ikliminde Kaybetmişliğin acısını yaşarken O küçük gözlerinde Acılarından arta kalan Kayıp zamanlarından Gönüldeki baharın coşkusu Yaşamak için hep bir umuttur Ömrünün yokuşlarından Dümdüz giderken Rüzgârın savurduğu Kırıntılı hayatının Parçalı hayalleriyle Sonrasının ne olacağını bilemeden Siyah ile beyaz arasında kalan Gri bir serçe Göçmen yada bir seyyah Kanadı kırık Uçamayan Hiçbir dala konamayan Garip bir serçe Uçmaya mecalin kalmadı artık Zaten kanatlarında kırık Dallarında güzel ezgiler dinlediğin Ömrünü geçirdiğin O muazzam zevki yaşadığın Sonbaharın ; Yapraklarını döküyor artık İçine kaçtığın son kış olmayacak belkide Ne ağlamaya hakkın var Ne de uçmaya Uçsanda kanadın kırık Karanlıklar hep korkutur seni Konamazsın Konsanda kalamazsın Geldin Gidiyorsun Kanadı kırık Gizli kanayan yaranla Mendile sarmaktan başka bir şey gelmez elinden Gönlünde parçalı bulutlu bir hava Varsın güneş doğmasın sancağına Ekim’de Suskunluk Kanadı kırık Gerçektir serçenin Ağlayınca öldüğü Ve sen ağlıyorsun... |