7
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
1557
Okunma

başımda bir ağırlık düşmez toprağa
ben silkeledikçe omuzlarımda süzülür ayakları
uzaktan bir bülbül şakır
bahçe çeperime konmadan
sesi
senin ayrılığının ertesi
öyle içli
öyle kendinden geçmiş
anlıyorum ki o da ayrılık şerbetinden içmiş..
gözlerimde âmâ bakışlar
ellerim sonbaharın ışığına siper
dur biraz
az sonra utanmaz katiller sürüsü geçecek burdan
sırtında çocuk cesetleri
ağzı dişlerini saran
kol bacak aynı
onunkileri yerinde
beyinleri yok sadece kafalarından sarkan
önceden alınmış bölücülükle
pis kokuları dağlardan aşıp Ankara’nın asfaltına yapışmış
burnu bok kokusuna bulanmış
annelerin gözyaşından anlamazlar
kınalı kuzuların sessizliğini dinledin mi
kan tutmaz onları
tanıdın mı ?
üzerime çöreklenen kimsesiz acılar
sahipsiz ranzalar da sabahlar
duvarlarımda bir anne şefkatinin
nasıl olduğunu anlatan resimler
bak hemşire sus işareti yapıyor
gürültü etmeyin uyanacak cesetler
bizi kim vurdu
neden vurdu diye sitemler döşeyecekler kulaklarıma
nasıl anlatırım onlara
şimdi yattığınız toprak için katledildiniz diye
demezler mi
zaten hep beraber gelmeyecekmiydik buraya.
şimdi git artık
anla
ayrılık zor değil ölümden
tavuk boğazlanır gibi itlaf edilen onca can
ah bir uyansalar
yürüyen onca sağ cesetlerden kıymetlidir bende
hangi uyuşuk beyinlerde bölünür Vatan
soğuk mermi ellerin
sıksam çıkacak canım
uzaklaş
benim yüreğim bölücülere küfür etmekle dolu
aşk köprüsünü bombalıyalı çok oldu
geçit vermez sevdaya
ayağına postallarını giy de gel
o zaman ölürüm sana.
Ayvazım DENİZ