Kafdağı'nın Hayalcisi
Hüznün kalbime şavkıyor
Aşk yanığım Yine bana ağlıyorsun Kâinat öfkeli dudağının kenarında Sabrını tutuştururken basiret Az beni gülebilir misin? Sen ne zaman ağlasan Şehrime yağmurlar düşer bilirsin O yüzden boyundan büyük gülüşlerim var Sürre al korkularımdan beklenmeyen sorgularım Ve sana dair şekil alan cevaplarım… Önsezi ve basiret dedik Ateşe ahkâm kestik Kalbini seçiyorum Tanrılara ihaneti seçtiğim gibi Kül ve duman uğruna Ateşten geçiyor gölgeler Ve parçaları dağılıyor hadsizliğin Bütün kâinat beni bu çaresizliğimden tanır şimdi Hayalcinin Kafdağı Şimdi oturup hangisine yanalım Tavırlar düşüyor sabıkalı avuçlarımdan Hadi uzanıp meş’alenin ucundan yakalım Ciğerimden çekilirken can! Yada sen uyut beni zirvelerde Gözleri kapalıyken tanrıların Belki bir masal anlatırsın İçinde kocaman yangınlar olan Ateş çalanın sevgilisi falan filan Ciğeri kartallara yem olmak olsa sonu Neyse bedeli ödedim. Kalbimde ateşi unutan Gün dönümüm, Ben her gün dünüm Yaşaman için kaç kez öldüm Sürsene beni kalbinden içeri Az kafeslen nefesimde Ki benim ne haddime ateşi tanrılardan çalmak Lakin sana giden tüm yollar Her gün ölmekten geçiyordu ancak |
Çünkü dinlemek ayrı bir tad veriyor.
Zaten hiçbir zaman basit bir şiir çıkmaz senden.
O yüzden yaslanıp kendime dinlerim yine.
Harikasın Seboş' um...