Ay sevrmisiniz bayımİki orta kahve sür mehtabın gölgesine Şöyle köpüğü üstünde fallar açayım Evvel zamanda kalma mintanı eski bir kız yaşarmış gönlünde Devrilen çamlar bardak olmadan çok önce Derme çatma mevsimler devrilen sözcükleri ipe dizermiş Ay ışığında gün görmemiş kelamlar fısıldaşırken Kuytu sokakta pusuya yatarmış şair İki orta yalnızlık içimi zaman kadar Yalnızlığın bu kadar can yaktığını bilemezdim bayım Nilüfer çiçeğindeki hüzün kadar yakıcı Ay ışığı kadar yalnız Kendim kadar gerçek Ayfer öyküsüz sıradan bir kadındı Ay ışığında ruhunu yıkardı hep Onun için adı ayferdi ya Annesinin kayıp hayatını aynasıydı Geçmişin gölgesi her nekadar umutlarını perdelesede Hep aralıktı gönül perdesi Ertelediği düşlerini ay ışı ile takas etmişti ayfer Yarım kalan hikayesi Yedi tepeli şehirden göç ettiğinden beri Yalnızlığın lacivert rengine bürünmüştü Şımarık kadınlar gibi de değildi Kınalı parmakları avucunda yaralı güller doğurdu Ayfer’in Özlemler sakıncalı düşlerin anaforunda kayıp Zaman ay ışığı doğumunda Dokuz doğuran sakinlik kadar çığırtkan Tası tarağı toplama zamanı çoktan gelmiş dedi kadın Ay yitip giden adamın yalnızlığında kayıylı kaldı Devrilen çamlar bardak olmadan çok önce Hep gidenler için ağlarmış mehtap O yüzden hüzün çökermiş yüreğine Kendi korkularından korkarmıış yüzleşemezmiş İşte o yüzden kendi karanlığına gömülürmüş ayfer gib Mahmudiye Düzkaya |