Hülasa İstanbul
Galata’nın uzayan burnu, boğazın geçmeyen lokması
Gecenin renkli ışıkları, siyah beyaz acılar. Bir tarafta cennet sağılır, az beride kursaklara takılır keskin uçlu kancalar. Sen İstanbulu dilsiz mi sandın? Çöpü kokmaz bu şehrin, yine de aç kalır cümle zevat. Pervaneye takılır olanlar Başı döner gerçeğin. Sen yılları geçmez mi sandın? Kanı akar sevginin, namusu kirlenir perçemin. Hey zalim, seninde kısalır gölgen, uzar ihanetin. Edepsiz harfler doldurur kulaklarını. Soluğa aç kalır, sürünürsün. Toprak pis leşini yutmaz mı sandın? Bir anahtar açıp alır hülleyle sardıklarını. Zamandan önce hak vardı, zamanından önce doğmaz ölüm. Beklemeye darılmaz cehennem. Konuşarak gidersin, Susunca canın yanmaz mı sandın? |