Üşüyor Krizantem VazodaIslanmış pusulalarla geçiyorum köpüklü denizleri Sıkışmış gövdemin katmanında üzünçlü anlar Mavi kendine sancı, karanlık gölgeyle dansta Saçlarımda gün çizikleri, ellerimde deniz Soluğumun küpeştesinde mor yangınlar Martılar konar birazdan iyotlu gözlerime Kaçak mihmanlar sığınır devrik düşlerime Üşür krizantem çiçekleri kırık vazolarda Suskularımın lodosu çarpar yüzüme Tutuşur tenimdeki asi dokunuşların Tırmanırım ıslak duvarımın tülbendine Aşk karası gözlerine sığınmaya kaç var! Hangi havayı içine çeker korsanlar! Ruhum ellerinde küflenmiş bir zincir Şaraplar döker bir kadın yanık tenime Düşlerin arlı sularından boş çıkar ağlar Ve aşk yüreğimin kamarasında sabahlar Sokul göğsümün sarmaşıklı saçağına Asi bir mermi gibi sekiver kucağımda Mutluluğun resmini çizemediler yıllarca İhanet artıkları gözlerimin tarlasında Gövdemin musallasında öpüş yanıkları Ruhumu sorguluyor yaşamadığım düşler Tutkular kendi yağmurunda ıslanmış Kehanet filmleri oynuyor sinemalarda Bir resimde öpüş oluyor aşkın titrek elleri Yorgun denizin dalgasında haylaz üzünç Çürümüş dudaklarda hazin tebessüm Kaldırım taşlarına döküyorum sesimi Yaralı bir kuşun gagasında cılız dallar Hicranın odasında hükümsüz ağlayışlar Hangi kurşundan seker beklediğin son Özlenen gelmez diyor kifayetsiz şarkılar Söyle yar, söyle ne zaman biter bu korkular Bilesin ki, asırlardır mutlu bitmez masallar Ah yar! Islat suskularla uçuklanan dudağımı Bu hazan vaktinde gelişine kaç mevsim var! Selahattin Yetgin |