YOL UZUN GÖNÜL BEDBİN...Tütsülenmiş küf kokan gecelerin Sırnaşık ve yalıtılmış yalnızlığında tanıdım Pek çok şeyi nazarında ömrün İzi mi kaldı geride Yoksa isi mi o süs bulutlarının. Aheste aheste süzülürken Ömrün kıyısından, Nasiplendiğin miydi yoksa Seni bu denli müşkül kılan? Kim bilir, belki de sefil sıradanlığıydı Hayatların hatta yok kılanların Esrik ve yüklü niyazlarında Can bulan nice söylence. Bir dert ya da bin elem Sonu gelmez iken Kim bilir neyin nesi… Menzilden çıkmıştı görüş alanım: Sırça köşkümde, üç beş sağaltıcı imge Bir sarnıcın dibinde Teyakkuzdaydım gündüz gece. Sükutum ikrardan gelmese de Korumaktı suskunluğu, Sığınmaksa İlahi Adalete Tefekkürde gönül Derde derman bellediğim dualar. Efsunlu bir gece, Ekseni kayıp akla zarar evren. Nezdinde iyinin kötünün Külfetli alabildiğine seyri alemin. Sessizliğin ihraç edildiği Korkulukların gölgesinde Düş bildiğim her edimin Yeknesak evresinde… Gönlün rabıta ile olan hizası İken içine düştüğüm telaş, Pür-nakıl içimdeki o çocuk Salkım saçak saçları Nasıl da ruhu pejmürde Yalıtılmışlığın hüznü çevrelerken Beyaz yüzümü. Koruk düşlerimin sancısı mı ya da Gönlün dermansızlığı kadar uzak Her bir adımda Fısıldarken adımı usulca Koyultulmuş her bir vicdan: Yeti bildikleri köhne varlıkları El ele verip de beni yok saydıkları. Ne gam, demek içten içe Mademki koymuşum başımı İhsan bellediğim Hak kapısına Efkar bilmem damıtılan her bir gıybeti Hüznü de yaşarım sevinci de kendimce Değil mi ki beşerim Nasıl inkar ederim aslımı Ve gerçek yüzümü Yol uzun gönül bedbin Elbet diner rüzgarın sesi Yeter ki sakla sen içindeki nazı Ve şükür bildiğin o niyazı. |
Özlem Demirkaya &*.*&