kanla beslenenler
korku salmışsan yüreğine
düz duvarına bile tırmanamazsın dağlarla aynı dili konuşmasaydı Ferhat nasıl uzanabilirdi sevgiliye! zamanı kendimize güldürüyoruz insansızlık yönümüzle canavarlaşan her ruh insanlığa sıkılan bir kurşundur anlayamadık! bıraktığımız en büyük eserimiz yaşattığımız acılar çektirdiğimiz huzursuzluklar olacaktır bilemedik! mutasyona uğrayan her akıl zincire bağlı köleliğe seyir aldı yıkamadığımız nefis kaleleri yediğimiz gollerle doldu taştı öğrenemedik insan olmayı beceremedik bir türlü çaba harcamadık! kulak tıkadık iyi niyetli uyarılara üfrüldükçe yüreğimizden hezeyanlar korku saldık kalplere yaşamak adına öldürmeyi yeğledik sarılacak bir top bez uğruna biz/yüreğimizi savaş alanına çeviren insanlarız biz/insansızlığa demir atan limanlarız biz/kalpleri fethetmek yerine korkularımıza sarılan zavallılarız biz/kendisine saygısını yitiren kalplerindeki sevgi çiçeklerini kurutan, bahçıvanlarız... sahi, biz neyiz bu halimizle? biz/insanlık ağacına kasteden bedbahtlarız pusulası bozuk gemi kaptansız mürettebat hedefi olmayan yığınlarız biz/tarlamıza zehir saçarız tohum yerine biz/ışığa hasret birbirimize ördüğümüz kara duvarlarız kirlettik beyaz mendillerimizi akıttırdığımız salya sümüklerle yusuf erdoğan |