BEN SANA VURGUN, BEN SANA YANGIN, BEN SANA HASRET...Ben sana mahkûm, hem müebbet, Ben sana vurgun, ben sana yangın, ben sana hasret... Bir gülüş yansır yüzüme, yüreğime damlarken gözyaşlarım, İsyan edemem kadere, boynum bükük, Zaman, hep kendi notalarını çalar, benim bestelerim düşlerimde kalır Ve sen, zamanın notalarını vurursun hep sazının tellerine. Acır yüreğim, yanarım senin için yapılmış besteleri duymayan ellerine... Bir gülüş düşer yüzüme, sitemkâr, yüreğime damlarken gözyaşlarım. Sonra... Ben, senin için yeni besteler yapmaya başlarım. Sevgim, bir çılgın attır altımda, dizginsiz, Uzak dağların ardında doğan güneşte seni mi görür bilmem, Alır götürür beni imkânsız diyarlara, yorulurum. Arar dururum seni hiç bilmediğim ellerde, şaşkın ve çaresiz, Bulamazsam seni kahrolurum. Ya da bir gülüşünü, bir şarkını görürüm yerlere düşmüş; vurulurum... Yağmursun, kurak tarlamda tohumları filizlendiren. Bir deli rüzgârsın, estikçe savrulur sana doğru uzanan saplar, Güneşsin; başakları sevgiyle, umutla dolduran. Sevdâmın şarkısısın, hiç düşmeyen dilimden. Bir fesleğen okşadım, kokusu çıkmıyor elimden... Mayıs sabahlarımda gün doğuşumsun, Eylül akşamlarında gün batışımsın Avcumdaki sıcaklık, sanki hâlâ o liseli kızın minik elleri, Ve yüreğimde bir hüzün ateşi yakar Karşımda boynu bükük duran şu güz gülleri... Gel, yine mehtabı süründürelim sarhoş sularda, Sakin denizde süzülen bir sandal, raks ettirsin yakamozları. Bir sigara yakalım, yıldızların ışığına inat İndirelim mor bulutları yere, pembeye boyayalım bir öpüşünle. Unutalım dünyada bizden başka ne varsa, binelim o pembe bulutlara Yükselelim, yükselelim aşkın en yücelerine... Gel, dönelim tekrar o eski yaz gecelerine... Ben sana mahkûm, hem müebbet, Ben sana vurgun, ben sana yangın, ben sana hasret... Ünal Beşkese |