Güzel İstanbul
Dilin sustuğu,
Kelimelerin hapsolunduğu zamanlarda, Anıların, buğulu gözlerimizden, Hasret lisanıyla konuştuğunu, Duyarız, güzel İstanbul! İşte o anda, Sen düşünce aklıma, Hicret ederim Erbaa’dan. Sokaklarında beyaza boyandığım, Çocukluğumu büyüttüğüm şehirden. İşte beni ta buralardan alırsın; Dolmabahçe’de gezdirirsin. Tarih içirirsin Ayasofya’dan, Tarih içirirsin Topkapı Sarayı’ndan. Yine sen düşünce aklıma, Mısır Çarşısı’nda bulurum kendimi. Güvercinleri seyrederim Eminönü’nden, Bir kâse buğday atarım önlerine. Çocukluktan aşinayım bu kanat seslerine. Birden unutulmuşluğun gelir aklıma, Umut tacirleriyle dolduğunu görürüm. Ağladığını duyar gibi olurum. Yağmurda ıslanan çocuklar da böyle ağlar. Annelerine sarılınca geçer titremeleri. Sen, üşüdüğünde ne yaparsın? Kime “anne” diye sarılırsın? Güzel İstanbul! |