KÜÇÜK SİMİTÇİ
Bir küçük simitçiyim caddenin köşesinde.
Üzerimde yamalı elbiselerim, yüzümde acı bir gülümseme ile. Ayakkabılarımın uçları delinmiş parmaklarım görünüyor. İçimde sebebini anlayamadığım bir sevinç var gözlerime yansıyan. Her gelip geçen simit alıyor benden küçücük ellerime şefkatle dokunarak. Kimi karnı acıktığından kimi ise bana karşı duygusallığından. Umutlarım çok büyük benim yarınlara dair. Bir küçük simitçiyim caddenin köşesinde. Ellerim üşüsede kalbim sımsıcak, umutlarım var ya. Sıcacık sobalı evlerin o eşsiz huzuru o an içimdeki. Üstümde küçülmüş bir montum var rüzgardan korumayan. Ayaklarım üşüyor, bacaklarımda. İncecik kumaş pantolon yetmiyor ısıtmaya. Geceler cellat sevinçlerimi acımasızca boğazlayan, Gündüzler ise gardiyan, çocukluğumu yaşamaya firarıma. Hayat denen zorlu mücadelenin hırçın pençesinde zavallı çocuk bedenim. Erken büyümenin verdiği olgunluk gözaltlarımın buruşması. Bir kısır döngü içinde savrulan çocukluğumu arıyorum. Bayramların lunaparka gitmekten ibaret olduğunu zannetmelerim, Üzerine tel takılmış bir naylon arabayla başlayan şoförlüğüm, Sıkıntı, yokluk, bitmeyen hayaller; çocukluğum. Bir küçük simitçiyim Caddenin köşesinde. Yaşamadığım çocukluğumun özlemiyle erken büyümüşlüğüm. Ve bu yüzden gözaltlarımın buruşukluğu… Cihangir Özyürük |