HER GÜN BİR DAMLA BOĞULUYORUZ
Zamanında, zaman diye bir kavram tutuşturdu/lar elimize
Önce çarmıha gerdik günü,güneşi,ayı Sonra çarkın dişlisinde biledik karanlığı aydınlığı Yeri geldi duvarlara mıhlandık Yeri geldi köstek ettik ömrümüze Oysa daha elimize sıkıştırılmadan peyda idi Ahiri de zahiri de mahiri de Bu zehirli akrebi durdurabilene aşk olsun Gücü yeten dem vursun geçmişine Geleceğine dirhem bulsun can havliyle O akrep ne kıskaçlar vurur yarınların bileklerine Ne hendekler kazar yelkovanlara doldurulmuş tik taklar Hele bir de vakitsiz öttü mü Sabahları seher vakitlerinde horozlar Kesilir karanlığın başı Ocağında aydınlık pişirir kızıllık Ecel yakut, Yahut ezel Suyuna şehadet banılmış bir sonsuzluk Aşına ölümsüzlük katılmış bir mutluluk Araf sofrasında bir kaşık tadılmış mahrem Ve muhkem kıvamında kadim bir merhamet Kuruluvermiş son nefeste Rahman’dan bu rahmet Zaman meçhul mu Aşikar mı zaman Su gibi akıp giden midir bu Yoksa akıp giden midir su Arş’a zaman gibi Heyhat! Ey muamma eteklerinde kıvrılan akıntı? Sıkıntında her gün bir damla boğuluyoruz Amma ve lakin.. |