Baba
ekmeği aşı getiren
barınağımızın tek hamisi idin esince üşüten, gürleyince titreten bir anıt gibi dik duruşunla bize verdiğin güven yıllar sanma aldı;baba bu evlat kalan tozuna kurban o kadar ihtiyacım var ki sana esince donmaya, gürleyince yıkılmaya, razıyım hadi gel o eski haline babacım gelemez’sin demi? biliyorum ! allah’ın bize bahşettiği beden’de bir gün mutlaka mum misali eriyip akacak toprak olan ilk hale o yüksek iman ve tevekkül halidir sendeki bu günlere hazırlamışsın kendini yaşıyorsun bak amansız o hali yine vakur yine dimdik yine kendi haline nihayetlenirken mumun saçtığı ışık topu geri’ye; kalan’sa karanlık ve duvara sinen değil mi egzotik koku oysa sen babacım öylemi? himayesine hükmeden, galip komutan rahatlığında sinmiş mis bir amber’sin kırılan cesaret’imde, aldığım nefeste, yediğim ekmekte, dimağda yetişiyorsun imdada sensör hızında yaşını belli etse de çınar yaprağını dökmez; dikenlidir sevip derilmez kokusunun rayihası bilinmez gıdadır kış boyu, kuru dallara ölüm bu yüzden gelmez İşte sende o çınar ali cenap lığı var baba hep verdin,bize herkese gençlikte alabilseydik rayihanı keşke sen affetsen de soracağım kendime nefes aldığım sürece uhdedir içimde bu en kıymetli varlığa yapamadığım görev var’mı diye Mustafa Yilmaz (sertesenyel) 21.06.2015/Ankara |