Yazık!
Dalgalar biliyorum İbrahim
Renkleri mavi değil, Yeşilimsi dalgalar.. Ve tuz kokan dostluklar biliyorum Oğuzhan, Hepsi birer birer, Kıyılara vurup intihar ettiler.. Sen bile İbrahim! Getirin bana kitapları ve zindanları Hadi durmayın İbrahim! İnsanoğlunun hamuruna bir tutam vicdan ekmem lazım... He bir de, Turuncu rüzgarı getirin bana Oğuzhan, İçimizdeki ateşi ancak o rüzgar söndürebilir; O öfkeyi... Kızılımsı akşam güneşini de unutmayın İbrahim, Bir parça huzur almamız gerek akşam güneşinden.. Ve en mavi gökyüzünü tabi İbrahim, Biraz mutlu olabilmemiz adına.. Son olarak Oğuzhan en beyaz bulutu getir bana, Ki merhameti, saflığı, dostluğu, İyiyle kötünün farkını Ve unuttuğu insanlığını öğretebilelim insanoğluna... İçimin köşelerinde kırılıyor leylak dalları İbrahim Farkındayım, Say ki diye başladığımız bir hayali daha Suya düşürerek bitiriyoruz.. Nihayetinde, Bakırcıların kederli şarkısı ağır tokmaklara dönüşüyor Beynimin içini kemiren düşünceler de çığlıklara... Ve beynimde ki çığlıkların ayazında Aç bir sokak çoçuğu tüm para piyasalarına söverek, Son nefesini veriyor trilyonluk şerefsizleri doyurabilmek adına... Bir kuş ölüyor gümüş tepside Oğuzhan, Bir kuştan fazlası o sokaklarda can veren İbrahim! Elimizden ne geldi? Tanrının merhameti en ön koltukta seyirci olmaktan başka, Ne işe yarıyor bu kısa matrajlı siyah beyaz filmde? Ah tabi haklısın, Hemen Tanrıya bulmayalım suçu Oğuzhan İradesi elinde bulunan, seçimleri kendisi yapan Yaşama hakkı verilerek doğruyu bulabilmek için, Bir şans elde edebilmiş insanoğlunun boynuna geçirmek gerek ilmeği.. Fecr vaktinde sökülüyor zifiri karanlık Oğuzhan Bundan böyle karanlığa gerek yok, İnsanoğlunun siyahı yetiyor zaten; Güneşin aydınlığını bile karartmaya! Ki artık rüyalarımız bile kalmadı bize En son rüyayı; Geçenlerde bir kadın gördü İbrahim.. Ama uyumuş bir kadının, Uğradığı bir tecavüzün Tecritine sürüklenirken sona eriyor rüyası... Ve bir daha rüya gören olmuyor İbrahim... Yazık değil mi? Ama o saatte orada ne işi vardı o kadının? Giyimine de dikkat etmeliydi, Öyle değil mi Oğuzhan? Suçlu kadındı! Zaten biz hep bu yüzden kaybetmiyor muyuz Oğuzhan? Ahlak kisvesi altında baskıyla yetiştirdiğimiz oğullarımızın, Kendi kızlarımızın günahına girdiğini görmemezi sağlayan; At gözlüklerimizi takmaya devam edelim gözümüze.. Elime fırçayla paleti alasım geliyor şu an Daha aydınlık bir dünya çizebilmek için insanoğluna, Daha elime almadan fırçayı; Kesik serçe parmağım kan rengine bürüyor tuvali Tanrı bizi sevmiyor artık… Üzgünüm dostlarım, Çekip çıkaramayacağız dünyayı; Saplandığı bu bok çukurundan! Artık kabullenmeliyiz Oğuzhan, Rahatça bir nefes alabilmek için geç Ölmek için erken İbrahim.. Çarmıha gerilipte işkence görsek bari Belki arınabiliriz günahlarımızdan da; Tanrı affeder bizi yeniden... Deniz kabuğu kıvrımından geçiriyorum ipliklerimi Kara rahipler Ortaçağ papazları Kilise koroları güdümlüyor her şeyi Tek sesli ilahiye dönüşüyor renklerim İbrahim Ortaçağ katolizminin rengine; siyaha.. İnsanoğlu en modern olduğunu iddia ettiği çağda, Ortaçağ katolizminden daha alçak bir çukurda Boğmaya çalışıyor kendisini farkında olmadan.. Şimdi, medeniyet dediğini, Tek dişi kalmış canavar olarak nitelendiren Akif’e selam olsun O kalan son dişte çürüdü Akifim! İnsanoğlu kendi kendinin dabbesi olmaya başladı artık, Az kaldı kendi kıyametimizi hazırlıyoruz; Soğuktan ölen her sokak çoçuğunun uykuya dalan gözlerinde, Ve günün bilmem hangi saatinde, Bilmem kaç kişinin tecavüzüne uğrayan kızlarımızın cesedlerinde! Kendi kıyametimizi hazırlıyoruz, Yazık bize!.. |