Ömer Hayyam / Ömer’den Ömer’e
Ömer Hayyam Müslüman görünen fakat inancının esaslarını uygulamada samimi olmayan hatta alay edecek kadar ileri giden bahtsız yaşantı sürdürmüştür ve serlerini hep bu minvalde yazmıştır. Ömer Hayyam adeta İslam düşmanlığı, yapmıştır bir çok eserinde …
Kim Görmüş Kim görmüş o cenneti, cehennemi? Kim gitmiş de getirmiş haberini? Kimselerin bilmediği bir dünya Özlenmeye, korkulmaya değer mi? Dert içinde sevinci bul da yaşa; Haksız düzende haklı ol da yaşa; Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın, Varından, yoğundan kurtul da yaşa. Bulut geldi; lalede bir renk bir renk Şimdi kızıl şarap içmemiz gerek. Şu seyrettiğin serin yeşillikler Yarın senin toprağında bitecek Ömer Hayyam Ömer’den Ömer’e İpe sapa gelmez bazı sözleri Hikmetin sırrına verdim Ömer’i Şirkin halkasına sabit izleri Melunla diz dize gördüm Ömer’i Ne çok hayranları âh be adaşım "Kim görmüş" duyunca zonkladı başım Firavunun başı demem kardeşim Küfürle göz göze gördüm Ömer’i Ayyaş rubailer ölçü mana tam Namert mi mert midir şu bizim Hayyam Hicvin haysiyeti bahisten gayem İsyanla haz hazza gördüm Ömer’i Ömer Ekinci Micingirt Hayyam’ın rubailerinde dile getirdiği fikirler ve duygularındaki tenakuz, çelişki hayatını yazmış olan hemen herkesin dikkatini çekmiştir. Kendisini tarif eden en önemli özelliğin, alaycı bir karamsarlık ile zevkperestlik olduğu ifade edilmektedir. Ahiret inancını reddeden ve haz duygusuna öncelik veren Hayyam’ın, dünyanın faniliği ile dünyadaki neşe kaynağı durumlar arasında gel-gitler yaşadığı; bedbinliğinin, karamsarlığının sebebinin bu gel-gitler olduğu, bu özelliğinin Arapça şiirlerinde daha belirgin olarak ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. (Ahmed Ateş, "Ömer Hayyam", MEB İslam Ansiklopedisi, IX. Cilt, s. 479) Selçuklular devrinin önemli şair, filozof ve matematik alimi olar İran asıllı Ömer Hayyam’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Nişabur’da 1044-47 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Sülalesinin çadır yapım sanatı ile uğraşmasından dolayı çadırcı anlamında olan "hayyam" ünvanının verildiği tahmin edilmektedir. Kendi eserinde künyesini Ebü’l-Feth Ömer bin İbrahim el-Hayyamî olarak vermektedir. Kendisine ders veren hocalarından olan Beyhaki, Ömer’in baba ve dedesinin Nişaburlu olduğunu, çok kuvvetli bir hafızaya sahip olduğunu, dil, fıkıh, tarih ve kıraat alanında kapsamlı bir bilgiye sahip olduğunu, matematik, tıp ve diğer müspet ilimlerde eşsiz olduğunu nakleder. Bunun yanında kötü huylu olduğunu da belirtir. Semerkant’ta yaşayan Ömer, daha sonra İsfahan’a giderek Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölümüne kadar burada kaldı. Ömer Hayyam hakkında nakillerde bulunanlardan bazıları, onun için büyük bir şöhret sahibi ve eşsiz bir alim olarak, bazıları da bahtsız bir filozof, Allahsız bir maddeci şeklinde söz etmişlerdir. Ömer Hayyam’ın ilim alanındaki şöhreti şairlik yönünü uzun bir süre gölgede bırakmıştır. Celali Takvimi (Celaleddin Melikşah adına atfen), Ömer Hayyam’ın başkanlığında hazırlanmıştır. Melikşah’ın emriyle hazırlanan bu takvim, güneş yılını esas alıp, başlangıç olarak 16 Haziran 632’yi kabul etmiştir. Osmanlılarda kullanılmış bulunan "müneccimbaşı takvimleri"nin hazırlanmasında Celali Takviminden istifade edilmiştir. Takvimde yaptığı reformun yanında, üçüncü dereceden denklemleri inceleyerek, denklemlerin sınıflandırılmasını yaptığı bir kitap yazdı. Kitabında, iki koniğin arakesitini kullanarak üçüncü dereceden her denklem tipi için köklerin bir geometrik çizimi bulunduğunu belirtip, bu köklerin varlık şartlarını tartıştı. Altın ve gümüşün yoğunluğu hakkında da eser yazdı. Bu eserinde, kıymetli taşları bozmadan, bunların yardımıyla elde edilecek eşyanın kıymetinin takdir edilmesi üzerinde durdu. Yönlerin tayin edilmesi, muhtelif kıtaların iklim değişikliklerinin sebepleri hakkında da eserler kaleme aldı. Bunların dışında metafizik konusunun işlendiği varlık hakkındaki risalesi de mevcuttur. Rubai yani iki bölümlü (beyitli) dizelerden oluşan şiirlerin ustası olan Hayyam, halk arasında yaygın bir şekilde kullanılan bu eski nazım biçimini şüpheci düşünceleri dile getirmekte kullanan ilk şairdir. Onun adına bağlı olarak bu dörtlük geleneği, özellikle Moğolların egemenliğinin sürdüğü dönemde gelişti. Kendisine atfedilen dörtlüklerin tamamı kendisine ait olmayıp, tahminen yüz kadarı gerçek olup kendisine aittir. İran şairlerinin önemli bir özellikleri inançlarını da şiirle açıklamalarıdır. Felsefi düşünce de Hayyam’ın rubailerinde ifadesini buldu. Nazım ve nesir göz önünde bulundurularak İran edebiyatı incelendiğinde karşılaşılan en önemli özelliklerin başında, etkisinde kaldıkları kişiler belirginleşir. Bu manada Yunan düşüncesi ön plana çıkar. Etkilendikleri kişilerin başında Sokrates, Platon, Aristoteles, Plotinus, Stoacılar, Zenon Felsefesi gelir. Bu felsefenin önemli bir özelliği, şüpheciliği ön plana çıkarmasıdır. Hayyam’ın içinde bulunduğu grup, şüphecilik ile İslami temeller arasında ahenk kurmaya çalışmışlardır. Bunun yanında tasavvufu felsefe ve şeriat ile telif etmeye çalışanlar da olmuştur. (Said Nefisi, "Fars Edebiyatı", Terc. Halil Toker-Ali Güzelyüz, İslam Düşünce Tarihi, III. Cilt, s. 268) Hayyam’ın şöhretinin önemli sebeplerinden bir tanesi eserlerinin, rubailerinin bir çok dile çevrilmiş olmasıdır. Doğuda ve Batıda araştırmalara konu olup, eserlerinin yazma nüshaları Batının değişik kütüphanelerinde bulunmaktadır. Onu Batıya tanıtan Edward Fitzgerald’ın İngilizce’ye tercümesi olmuştur. Eserleri Türkçe’ye de çevrilerek hayatı hakkında muhtelif yazılar kaleme alınmıştır. Farsça’dan yapılan tercümeleri, Hüseyin Daniş (1922), Abdullah Cevdet (1926), Hüseyin Rifat (1926), Rıza Tevfik Bölükbaşı (1945), Abdülbaki Gölpınarlı (1953) gibi şahıslar tarafından yapılmıştır.Ömer Hayyam dörtlükleriyle yazıma son veriyorum... Ömer Hayyam ve Şarap ile ilgili dörtukleri: Cennette huriler varmış, kara gözlü İçkinin de ordaymış en güzeli Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz Bak bir yanda şarap, bir yanda sevgili.. --------------------------------------------------------------- Şarap sonsuz hayat kaynağıdir, iç; Gençlik sevincinin pınarıdır, iç; Gamı yakar eritir ateş gibi, Sağlık sularından şifalıdır, iç. --------------------------------------------------------------- Dünyada akla değer veren yok madem, Aklı az olanın parası çok madem, Getir şu şarabı, alın aklımızı: Belki böyle beğenir bizi el alem! --------------------------------------------------------------- Bahar geldi; başka bir şey istemem kafamda; Hele akla hiç yer vermem bahar soframda; Şarap, seninleyim bu mevsim, koru beni: Söğüt ağacı, sen de ser gölgeni altıma. --------------------------------------------------------------- Çekmeyiz aşağılık dünyanın gamını Özleriz gül rengi şarabın canını Şarap dünyannın kanı dünya ise kanlımız Niçin içmeyelim kanlımızın kanını --------------------------------------------------------------- Ben öldüğümde; Beni şarap ile yıkayınız. Telkin yerine; Şarap dökünüz mezarıma. Kadehleri ve şarabı öven Şiirler okuyunuz baş ucumda. Eğer, kıyamette Beni bulmak isterseniz; Meyhane kapısının Toprağından koklayınız beni. |
Şairlikte payın varsa azıcık,
Kızsın Hayyamcılar kızsın kızacak,
Gazapla yüz yüze gördüm Ömer’i.
güzekl bir şiir okudum değerli gönül dostum tebrikler selamalrımla