HASANKALE'NİN
HASANKALE’NİN
Yemyeşil ovasında koşmak, çıplak ayağınla basmak, damların serin otlarına, ne de güzeldi... Sokaklarında dolaşırken her bir evin bahçesinden; sümbül,gül,leylak,lavanta kokusuyla karışık kuş sesi ,çocuk sesi yükselirdi. Garip bir serinlik hissederdim, kor gibi temmuz sıcağının esen yelinde, Hasankale’nin Her ev evimizdi. Her evde pişen yemek aşımız, kaplıcalarımız kadar, sıcak ve candandı arkadaşlığımız. Anneler annemiz,babalar babamız. Ne küskünlükler sürerdi senelerce, ne barışa gebe kalırdı yarınlarımız. Dün unutulur, yarın beklenmez, gün yaşanırdı. Hayatını kaybedince mahalle’den biri, herbir mahallelinin gözü, aynı içtenlik aynı acıyla yaşarırdı... Efsunlu yeşilliğe teslim ederken o bedeni, Heybetli kalesiydi bizi teskin eden, Hasankale’nin. Gözeler bizimdi,Millet bahçesi elin. Çeşmeleri can bulur, nağmeleriyle şenlenirdi, su doldurmak bahanesiyle gelen güzellerin. Kimisi sevdasına tutsak,kimisi sevdasını bulmak, kimisi yeni sevdalanmak için, herbiri ayrı bir taşı oluverirdi o çeşmenin. Su aktıkça doldururdu sevgisini, su doldukça coşar taşardı sevgisi kalbini yakan kor’u ancak, Hasanbaba gözesinde söndürebilirdi. Hani; taşbaşı denilen kekik kokulu o sırtın sümbül dolu tepesindeki, Hasankale’nin. Sabahın seherinde; Herbir ağacın dibine herkes eviyle taşınırdı. Daldan dala sallanılırdı salıncaklarda. Semaverde demlenen çayların yanında, bir araya gelinerek laf’la tüketilirdi pastalar,börekler,keteler,çörekler ve Gün. Mavi siyaha ulaşıncaya kadar eğlenilirdi. Paylaşırdı herkes tuzunu,tadını mutluluğunu yok olana hissettirilmezdi yoksulluğu. Boyu,posu,endamı ,malı mülkü serveti Kale’nin önünde ayrı olsa da Hasankaleli’nin. Aynı değerde yeri vardır ardında Hasankale’nin (Erkan Kadıoğlu 07.04.2015) |