Kuytu
bir fısıltıydı yüreğim,
hücrelerimin inkar ettiği aklımın sömürgesinden kaçıyordu yalın ayak, yalnızlığın bir çok kez tecavüzüne uğramış adet kanamaları derisine yapışmış bir zardı yüreğim, çılgın zamanlarda elleri nasırlı büyüyen bir çocuğun hasretini taşıyordu anasına, ve kirli elleriyle yediği elmanın tadı kalmıştı boğazında toz toprak içinde bir savaş mağduruydu fırtına içinde savrulan bir gemi, kimsesiz bir barakaya her gece eşlik ediyordu, bencilliğinden değil, banklar üşümesin diye kaldırımdan ziyade bankalarda sabahlıyordu, kaybetmişti kendini, bilincini, yaşam sevincini ta ki gözleri gözlerine değinceye dek, birbirlerini bulmuşlardı en ucra mahallenin en kuytu karanlığında dirhem dirhem sızıyordu korku gözlerinin çukurunda, üşüyen elleriyle üşüyen ellerini ısıtmaya yeltendi çocuk, çekindi kız usulca, yıpranmış ve kırıkları hiç alınmamış saçları dökülüyordu yüzüne, kussa kan kusacaktı nefretten bu dünyaya kusmadı, gülümsedi çocuğa.. ve dünya artık güvenilir bir yerdi, sığındı küçük çocuğun kocaman yüreğine, bir hikayeden başka bir hikayeye atlarcasına kabuk değiştirdi ömrü, sustu, uzandı çocuğun yanına ve uyudu, bir daha da uyanmadı... The Lord Heyveron *Karanlıktan Aydınlığa.. |