MESELA...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Sevda trenine binmiş yüreğiniz karşınızdakinin ya da şartların sizi alıp bir yerlere savurması ile siz kendinizi yurdun farklı bir yerinde bulursunuz.Terk ettiğiniz insan o şehirde kalmıştır.Siz bitmesinin hayırlı olacağına inanmışsınızdır ama yüreğiniz hala gerçekleri kabul etmekte zorlanmıştır.Hani gelin olup giderken hem ağlarım hem giderim derler ya siz de hem ağlayıp giderken yüreğiniz dönüp dönüp arkasına bakmaktadır.Hayallerini doyuramadığı için hayallerinin gerçekleşmesini istemektedir bir yandan da.Hayaller güzel olsa da gerçekler acıdır.Siz sadece mesela deyip gönlünüzü avutursunuz bu şiirimde olduğu gibi...Oysa aşklar ve sevdalar Allah için olduğunda güzeldir.Biz kimi seversek sevelim Allah için sevmedikçe sınavımız olur.Ya da yaşadıklarınız sizi daha yukarılara taşımak içindir.
Allah için peygamberler, evliyalar gibi bazı insanları dost ve ahbap edinmek, onlara içten saygı ve sevgi beslemek de insanı bu yolculukta bir yerlere taşır ve netice itibariyle peygamberlere gösterilen saygı ve sevginin Allah’a ait sevgi ve saygıyı temsil ettiği açıkça görülmektedir. Diğer insanlara karşı gösterilen sevgi de -başka bir gaye ile değil de değil- sadece Allah rızasını ön görüyorsa ; sevdiği kimselerdeki iman ve salih amel cihetiyle ortaya çıkmış olduğu takdirde, bu gibi evliya ve salih kimseler Cenab-ı Hakk’ın dostları olduğu için; "El-hubbu fillah” (Allah için sevmek)" kaidesi gereğince o sevgi, o muhabbet dahi, Hakk’a aittir. Keza, eşlerin birbirlerini sayıp sevmeleri, sadece dünyada değil, ebedi âlemde de hayat arkadaşları olduklarını düşünüp, onları Allah’ın bir ikramı ve hediyesi olarak görüp sevmeleri de sonuçta Allah’a olan sevgi listelerinde yerini alacaktır. (Bu konuda geniş malumat için bk. Sözler, Otuz İkinci Söz, s.638-640). Demek ki, dünyayı ve ondaki mahlukatı mana-yı harfiyle sevmek gerekir. Mana-yı ismiyle sevmek yanlıştır. "Ne kadar güzel yapılmış." demek gerekir. "Ne kadar güzeldir." demek yanlıştır. Bir de kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan vermemek lazımdır. Allah’ın hatırını saymayan, onu hesaba katmayan her sevgi Allah’ı dışlayan bir sevgidir. Böyle bir sevgi ise, lezzetten çok elem ve acı verir, mutluluk yerine sıkıntı verir. Çünkü, Kalbin batını, Allah’ı sevmek için yaratılmış, kalbin süveydası Allah’a sevdalı olmak için var edilmiştir. Allah için yaratılan bir cihazı ondan başkası için kullanmak, emanete hıyanet, gayr-ı meşru bir tavır ve bir yolsuzluk olduğu için arzu edilen lezzet ve mutluluk yerine, elem ve keder akıtan bir musluk hükmüne geçer. Baki-i hakiki olan Allah’ın sevgisini taşımak, onun aşkını yansıtmak, onun cemal ve celalinin sevdalısı olmak için yaratılan ve bu yönüyle bir Samed aynası olan Kalbin içindeki sevda mahallini, fani, geçici, değersiz, kıymetsiz şeylere açmak, onu onlarla meşgul etmek, acı ve kederlere davetiye çıkarmak anlamına gelir.Böyle olunca sevgi yetmez ve acı verir.Bu yüzden sevdamız Allah sevgisi yörüngesinde sadece ve sadece her şeyi onu hissetmekle olur.Hepimiz inşallah bu aşkla sevelim tüm yaratılanları...sevgiyle
Sessiz çığlıklarım gönlüne...!
Aşık olduğum ilk günkü duygularımı, Son defa sana gönderiyorum... Sahneden indik canım bu gece! Son tangoydu yaptığımız dans seninle...! Yüreğimin ürpertileri geçmese de Asılı duran duygularımla ayakta gibiyim. Kitapların sayfalarında seni okusam da, Şarkıların sözlerinde seni yakalasam da, Her gördüğüm yüzde biraz sana baksam da Kalbime verdiğim rahatsızlıktan özür dilerim.... Açıklı filimlerin sonu böyle oluyor demek ki!, Sokak aralarında terk edilmiş sevdalar misali... Ağlayan bir kalp ve kıpkırmızı ruj çalınmış gözler ! Yalan rüzgarı çalmış gece boyu sevdayı.. Oysa şöyle olsaydı mesela; Bir gitar eşliğinde tekrar bana söylesen hani..! Balkonuma gül attığın gece gibi ... içim burkulmadan alsam çiçeği... Sonra durup baksam gözlerine durmaksızın, Ellerinden tutup edebiyete kadar alsam gönlüme . Yanık bir türkü tuttursak meselâ... Hey gidinin efesi ,efelerin efesi gibi... Sen içeri girmeden başlasan zeybek oynamaya , Ben de bütün benliğimle ve gözlerimle, Müziğe ve sana eşlik etsem diyorum..meselâ...! Bir çingene fal baksa kordon boyunda... Gecenin karanlığında deniz kenarında, Denizin kokusu yalasa yüzümüzü , Yıldızları saysak...meselâ... Hayallerimi bir trene bindirip Eskişehir’e mi göndersem... Ya da eskimemiş bir şehirde Yeniden doğmayı mı beklesem ... ikinci hayatımda birlikte olmak adına ... Hayallerime demir attırmayı mı denesem... MESELÂ... |
Hey gidinin efesi ,efelerin efesi gibi...
Sen içeri girmeden başlasan zeybek oynamaya ,
Ben de bütün benliğimle ve gözlerimle,
Müziğe ve sana eşlik etsem diyorum..meselâ...!
Bir çingene fal baksa kordon boyunda...
Gecenin karanlığında deniz kenarında,
Denizin kokusu yalasa yüzümüzü ,
Yıldızları saysak...meselâ...
keşkeleri atsak mesela denize ,balıklar yutsa hiç yaşanmamışcasına ...ve mesalalara gerek kalmasaydı.... ve biz hep fikrimizin ince gülü olsaydık el ele gönül gönüle...sevgi ve saygılarımla.. esen aklınız