EcdadımızGönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın Gölge ağacına sığınan kul bırakmazdı ufukta Dağların yamacında oturur, ama kulun gönlüne yakın olurdu Fırtına ekenlerin fırtınalarını biçer yüksek yamaçları dümdüz ederdi Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın Gönlüne şan değil kana kan değil cana can idi ecdadımız Müjdeleri almaz bağışlardı âleme mehtaba güneş gönüllere neşe Gülümserken enginlere karanlıklara güneş gibi doğardı peş peşe Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın Ufuktan ufuklara gönül arardı nöbetleşe Akan gözdeki yaşları silelerdi pürneşe Güneş gibi engin gönülleri ile güneş gibi doğarlardı âleme peş peşe Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın Kırlangıç gibi idi gönüllerinin kanadı uçarlardı mazluma kanat açarak Kuraklıkta batan solan çiçeği sularlardı usanmadan emek sarf ederek Yıldızsız gecelerde gökyüzünde yıldız olarak doğar aydınlatırdı âlemi Güzel gülümser güzeli inşa ederdi eli gönlü tükenmez kalemi Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın Tarifini yapma ey kul Mehmet tarifi çok zordur ecdadının Gönül denizinde gönüllere yüzerdi her anı idi apaydın Kadir kıymetini bilemedik üzdük gittiler gelen yok günün olsa da aydın Kan kokan virane aymaz gönlümüz var ne oldu bize yok mu söyleyen Gözlerinde akar yaşımız silen yok neyi aradığımız bilmeyen sarhoşuz ortada kaldık Yürümeden yolda, yolda kalan yorgun biçareyiz ümitsiz gönüllerle çölde kalmış bedeviyiz Zalimin gönlüne atarlardı sökülmez menteşe zalim batardı kızgın leşe Gönlü nihayetsiz merhametle dolu idi ecdadımızın Mehmet Aluç |