İSTANBUL
İstanbul’um
Ne de güzel denizin var. Üzerinde vapurlar, İçinde insanlar. İstanbul’um, Ne değişik insanların var. Kimisi iyi, kimisi kötü. Yere tükürenler, çöp atanlar. Çöpte yaşayanlar. Ne değişik insanların var. Kıymet bilmeyen. Değer vermeyen. Kimisi iyi dedim ya. İyi işte, Sanki bir melek gibi. Olan olmayana verir İstanbul’ da. Sen gibi. Çok iyi. İstanbulum Senin yeşilin nerede? Nereye saklanmış. Yoksa beğenmeyip kaçmış mı senden? Ama senin beğenilmeyecek yanın yok ki, Sevmediler mi seni? Değiştirdiler dimi? Yeşilin gitti. Ağaçlar, çiçekler gitti. Seni terk etti. Kapladı etrafını gökdelenler, arabalar. Nerede atlar, topraklar, ağaçlar, iki katlı binalar? Nasıl izin verirsin İstanbul. Sen bu değilsin neredesin İstanbul? Çok mu üzdüm seni? Üzülme İstanbul. İnsanların kaba, Takılmışlar internete, telefona. Çocuklar dışarı çıkmaz, Çamurdan pasta yapmaz. Toprak yok ki pasta yapsınlar, Saklambaç yerine tablet. Kitap yerine telefon. Ah İstanbulum ah Ne olacak senin halin. Üstüne düşmüş iki duvar, arabalar. İstanbulum Ben seni çook seviyorum. Çok mu yükün var senin? Sabır İstanbulum! |