Azap
Cehennemden kaçmış bir zebaninin yoluyla kesiştim
Umuma açık uğrak mekanlar Abası yırtılmış azgın nehirler vardı düşlerimde Karabasanlarla boğuştuğum geceler... Kutsal kitaplarda yazmıyordu yalnızlığım Yaradana mahsus diye bilinen Galiba henüz ismi konmamıştı Bir tek ben biliyordum ve Zikretmiyordum beni kimsesizleştiren kalabalıklara inat... Sırtında paslı hançer vardı kaderin Oynuyordum figüranlığımı Yüzünün astarı olmayan oyuncularla Aslını yok ediyordum rolümün Içimde bir yerler alev alev Burnuma yanık kokuları geliyordu... Çekip gidiyordum kendimden Bana eziyet olmuş misafirlerle Ve sonrasında keşkeler kocaman Destursuz çalan kapılar Ardarda kapanıyordu muhtaç zamanlara... Kıyametti tüm gerçekliğim Ve de yoktu ölümden öte ķöy Törelere karşı çıkıyordu devrim meraklısı dünya Cennetin nimetlerini çiğniyordum... Bedellerini ödüyordum aslında Hep güllere inat mutsuzluklarımın Içimde açıyordu solmaya yüz tutan azap çiçeklerim Söz veriyordum kendime dayanacağım Direnişe geçiyordu musallada bedenim... |
Büyük kalabalıkların yalnızlığı büyük olur oysa seyrek ortamlarda yalnızlık ne çok ne azdı; ve tüm umutsuzluklara rağmen güllerden bahsetmek de bir umuttur sanırım.
Güzel bir şiir okudum
Selamlarımla hocam