Üç Gün...
Annemin doğum günüydü o akşam
delicesine eğlenmiş yatmıştık ertesi günü okul vardı hiç gitmek istemediğim herzaman bahaneler uydurup arkadasımı eve alıp oyun oynadığım annem yatırdı beni yine 17 AĞUSTOS akşamı... gece yarısı çığlıklar eşliğinde kalktım yatağımdan kalktığımda gardolabım vardı yanımda yüreğim neler olduğunu sezemeden daha babamın sesini işitti kulaklarım o karmaşalığın arasında ismimi haykırıyordu yüreği yanarcasına kalk kızım kalk deprem oluyor derken biryandan aldı beni kollarına ben deprem nedir diye düşünürken beşik misali sallanan yatağımda ağlıyordum nedenini bilmeden korkma dedi babam işte kucağımdasın ablanlar indi bizde aşağıya ineceğiz merdivenlerden bir şarhoş misali savurlurken baba ne oluyor dediğim an bir ağırlık hissettim ufacık bedenimde babam bırakmıştı artık kollarından beni betonarmeler izin vermiyordu beni korumasına üç gün kaldım orada gazeteci ablalar abiler geldiler basıma ağladım ama duyuramadım sesimi o süslü püslü haber yapan ablalara kavruldu bedenim gözyaşlarım çamurlaştı bilmediğim bir gerçeğin içindeydim sanki daha dilimin telaffus etmediği deprem gerçeğinin üçgünde anladım yaşamanın nedemek olduğunu nefes almanın değerini çok küçükken ölümü bekledim ben çelik ve kumla örülü bedenimde üç günde anlamdım ben hic bilmediğim bir kavramı bağırdım haykırdım ama duymadılar sesimi herkezin tek düşüncesi vardı benim adıma Annemin doğum günü benim ölüm günüm olmuştu oysaki ben oradaydım... bilemezsiniz annenizin senini duyupta yanına gidememenin acısını kaldıramadı bedenin o kadar ağır yükü bırakıp gittiler beni iki gece o demirler arasında canım yandı ağladım ama yanlızdım ben ücgünde öğrendim yaşama sevincini güneşin doğuşunu hissedipte görememeyi üç günde öğrendim varolmanın değerini... |
kutlarım ..o anı okurken yaşattın bize kalemin daim yüreğin sevği dolsun mutlu kal