HİÇ
yaz hadi
Kocaman şöyle duvarı tam kaplasın yaz hadi uçursun eteklerini ve ellerinle tut ince bacaklarının arasına doğru her rüzgar girişinde yaz hadi topuklu ayakkabıların o ritmini tak tak tak tak kulaklarımda yürürken yaz hadi ince saz semai başını omzuma koyuşunu vişne çürüğü dudaklarını dudaklarıma değdirir gibi yapıp geri çekişini çilek yer gibi öpüşünü kızdığında ulu orta sövüşünü yaz hadi bir kadeh rakı tokuşturup soğurken vücutlarımızın suları yerken o kavunun en güzel yerini yerken hadi biraz daha dur vakit erken hadi biraz daha dur vakit erken vakit erken yaz hadi sahilde hafifce rüzgar pırasa saçlarını döktüğünde sol elinle yapma kaşlarının koca gözlerinin önünden alışını başını geriye doğru atarken göz kırpışını kalçalarını tiktak vururken etrafı umursamayışını kırmızı ojelerini tırnaklarından sökerken nasıl da üzülürdün. yaz hadi sinemada ellerinle saçlarımı okşayıp kanter içinde bırakışını her eve girdiğimde gülümseyişini her eve girdiğimde hoşgeldin değişini her eve girdiğimde hem de her eve girişimde yanağımdan öpüşünü yaz hadi bir türkü gibi sergüzeşt öyle karamsar öylesine bomboş basma eteğinin rüzgarları ... Denizi bilir misin sen peki dalgaları ve sakin bir duruşu olur kumsalı hani o kum tanelerinin üstünde olan parlayan pırıl pırıl şemsiyenin altında o güneşe teslim ettiğin teninin kavurduğu an üstündeki krem çaydaki dem gibi saçların belkide küçük bir kayık narin sırtın küçük bir kır papatyası yüreğin yaz hadi Kocaman bir hiç hemde çeyrek asırlık.... |