Mavi Parşömen
Apayrı bir yalnızlık yolu bu beyaz bir gül olan dudaklarında
biliyorsun yolun ince ve derindir tanımı her şeyin aşktan geçtiği ancak ateşle son bulduğu yerden böyle dopdoluyken gitme isteğiyle ayağımda tozlu yıllar yürüsem boy veren karanfiller boyunca şarkılar ne kadar barındırır beni şiirler ne kadar ayakta tutar /Aldanış ne kötüdür nasıl kare köküdür kederin/ önce renkler öldü üzgün gün bahçelerinde siyah beyaz karışımı yağmurlar düştü çatılarına evlerin evler ki; avlularında keskin dar ağacı kokuları uzun bir ölümden başka nedir şu yaşamak şu emeği boşa çıkaran kül rengi zaman şu genzi yakan asit kokusu şehrin o vardı bizler yoktuk içinde belkide kim bilebilir unutulmuş uzak bir afrikaydık şehrin gözünde ama ne çok ağladığımızı içli içli en çok da bu şehrin rezil duvar dipleri bilir Kimliksiz fırtınalar etrafımızda dönüp dururken öyle öykülerinden vurulmuş acılarken biz şimdi kim geri getirebilir lirizmi fuzulinin su kasidesinden beyaz bir gemi düşlüyorum martı kanatlı sonsuz yolculukları olmayacak bir düş belki belki hayal belki bir ütopya ama olsun bunlar için savaşmak daha bir insanlaştırıyor beni bize teslimiyeti anlatıyorlardı direnmemeyi öylece seyretmeyi karanlık sadece karanlıktı gece bile değildi vurdular zamanı alnının çatısından mavi ölmedi… Meryem Akyıldız |
kimliksiz rüzgar,,hoş bir benzetme,,şiirde yine harika,,,ama bir de mutluluk şiiri yazsanız da mutluluğa doysak diyorum hani