Sen gelmeseydin Sevgili (s.a.v)
Sen gelmeseydin “sevgili’’ omzumdaki iki melek ağlayacaktı.
Hasretin pervaz diye dökülürdü bu âlemi kâinatın ruhuna. Hücre hücre tutuşunda “aşk’’ hep yarım kalırdı. Yokluğunun hasreti kanımıza acı mühürler nakşederdi. Sen gelmeseydin “sevgili’’ azad olmazdı Zinnîreler. Yokluğundaki iklimde ömr-û billah ezilecekti Bilaller. Mekke’den kâinata nur saçılmazdı fersah fersah. Kuruyan dudaklara çatlayan sineler dayanmazdı. Sen gelmeseydin “sevgili’’ âlem bahar olmazdı. Kâinata damla damla rahmet, faraklit gelmezdi. Senin olmadığın iklimlerde; kız çocuğuna sahip olmak. Babaya utançtı, anneye tarifsiz acıydı ve kaderleri; Babalarının elleriyle diri diri toprağa gömülmekti. Alemi ilik ilik ağlatmıştı bu cahiliye karanlıklar. Sen gelmeseydin “sevgili’’ Mekke, Mekke olmazdı. Çünkü; Mekke seninle Mekke oldu. Hâl ahvâl, dil lâl olurdu; hasretin üşürdü dudaklarda. Ruhumuzdaki hasretin; kemiğimizi, iliğimizi tutuştururdu. Sen gelmeseydin “sevgili’’ payımıza hasret düşerdi. Onsekiz bin âlem yokluğunda yanıp tutuşurdu. Ruh ve beden bütünlüğü manasını bulamazdı. Lâ kefeni diyarı’nda kalp benliğine ulaşamazdı. Sen gelmeseydin “sevgili’’ İsrafil sûru üflediğinde; İnsanların üşüşmüş haline sûrun ucu ağlardı. Ebû Zerr’e yokluğun, ana yokluğu misâli olurdu. Ve “Lebbeyk lebbeyk!’’ canhıraş çığlıklarında; Yedi göğün üzerinde yollarını gözlerdi Bilal-î Habeş! Sensizliğin hasret ektiği iklimde; Ebubekir’in kalbine dökülürdü kan û kezzap. Sen gelmeseydin “sevgili’’ Hz Osman; Okuyamazdı gözyaşıyla Kur an-ı Furkan. Dizlerine kapanıp ağlamazdı; Mekke gecelerinde Selman. Sen gelmeseydin “sevgili’’ Gözyaşıyla seni yazmanın; Bu kadar tatlı olduğunu bilmezdim hiçbir zaman... Uğur Ali İmrân |