Garip Naşit
Kimse bu garip naşit gibi
seni çiy taneciklerine bürümeyecek Hiç kimse böyle derinden derine sözcüklerle kafiyeler üretmeyecek, Bir gün dalacak gözlerin ufuklara benzetecek her gördüğünü bana O Vakit bir garip naşit vardı diye mırıldanıp durur kelimeler ağzında Bilmem hangi elinle silersin gözlerinin buğusunu, bulaşır eline, tenine Akar iki damla yaş buğulu gözlerinden seccadene Çare olmayacaktır o mübarek, seccadeler o kahrolası dertlerine Şifa olmayacaktır hiçbir tabibin yazdığı reçete o kavrulan yüreğine İbrahim’in atıldığı o cehennem ateşleri canlanacak gözlerinde, ürkeceksin şayet rabbim çevirmeyecek alevlerin yönünü denize Merhem olacak mı sanırsın dinlediğin şarkıların o yapmacık sözleri İkna eder mi yalandan öğütler seni o güzel merhametsiz gözlerini Asılır o güzel yüzün darağacına bir idam cezası yerine Utanır gözlerin, konuşamaz dillerin varmaz yüreğin sevda sözcüklerine Satılır duyguların sevda yoksunu çocuklara Sanma bir Mukaddes eşya gibi paha biçilmez ruhuna Bir baykuş gibi çekilirsin inzivaya Kör olur gözlerin gün ışığında Özenirsin duvarları sevdayla örülmüş imparatorluklara Şimdi deryalar kıskanır gözlerinden akan çılgın yaşları Bükülür boynun inci çiçekleri gibi dosta düşmana karşı Sanır mısın geceleri artık mehtaplar aydınlatır evinin damını Sever mi sanırsın bir daha bu saf kalbim o pas tutmuş bağrını Açarsın avuçlarını Mevla’ya edersin dualarını Semâya Buyurur mu kabulünü bilmem ama belki o zaman acır halına. |