Savaşa Son (her Ne Savaşıysa)kuşluk vaktinin keyfi tüllerden sızıyor odanıza evinizdesiniz bir tatil sabahı bir de günlük güneşlikse yok keyfinize diyecek günün seremonisi hoş bir an ağzınızın tadı tuzu yerinde oh oh ne iyi diyelim küçükler de sıvışmışlar yoklar orta yer sessiz bir siz bir de eşiniz bir de minderde kıvrılan miskin kediniz ister kadınsınız ister erkeksiniz beyninizi gıdıklıyor fincan sesleri burnunuzda kahve kokusu "eh" diyorsunuz “eşim de gelip şuracığa” sere serpecene hani serçelerin çimme keyfindesiniz sabah keyfi kuşluk keyfi öğlen keyfi bu keyif hiç bitmese höpürdetip kahveyi seyretsek gözümüze dürtülen beyaz pembe dizileri filmleri belgeselleri magazinleri işten uzakta güçten ırakta hani geçsek kendimizden .... uyandırıyorlar küçük yazıların alttan kayıp geçen şaşı sarsıntıları beliriyor köşelerde bir anda siyah kurdelaların bir büklümü keyiften yasa hızla bir kaydırak “işler ciddi ha camın ardında” diyorsunuz vay canına yüksek tonda konuşmalar yanıp sönen ışık tonları telaşlı sesler son dakikalar falan filan demirbaş sunucuların hezeyanı heyecan heyecanlandıranlar alıyor bir düş bencilliğinin korkusu şimdi sizi çocuk kadarlar gençler henüz dün gece ya da bu sabah sağdılar nefes alıyorlardı aramızdan kayıp gidenler ya diyorsunuz bizim çocuklardan biri olsalardı onlar bir an panik seyrediyorsunuz olanları keyiften sıyrılıyorsunuz çarçabuk yol alıyorsunuz korkuya doğru usuldan yavaştan haberler kimine keyifli kimilerin ne umuru çıkar yolu bu belki onların başka candan başka kandan iştahlarını kabartan para kokusu yorumlar röportajlar siyasiler miyasiler eski askerler maskerler stratejistler mitratejistler geç şimdiki zamanı canım geçmiş zamanlar gelecekten pembe esintiler analar babalar feryat figanlar kulaklar şimdi ne kadarını duyarlar ara haberler ana haberler bitip tükenmeyen son dakikalar gümbür gümbür ekranlar görüntüler kanlı dağlar kanlı taşlar savaşanlar savaşanları anlatanlar anlayanlar anlamayanlar elli yıl önce vardılar da biz mi duymazdık yoksa e-medeniyetin nimetsizliği miydi bunlar kısacık bir an hatırlıyorsunuz elbette hakça paylaşılması gerekenleri yeri yurdu aşı işi sevgisini insanın çakıyor beyninizdeki kahve keyfinize bir bir yıldırımlar şimşekler birer demir kazık gibi hissetmeyene esirgemiyorsunuz lafınızı eğer hissediyorsanız insansınız çocuklarımız sıra sıralar bir kısmı bu yandalar bir kısmı dağın ardındalar yüzleri kara elleri yanık evlerinde böyle değildiler dün aynı sınıf aynı sıradaydılar şimdi karşılıklı tetikteler dağda insan yolda insan ovada insan evinde insan insansa insan her yerde insan kemale ermeye gerek mi var duyar gibiyiz diyorsunuz hep bir ağızdan oyun oynayacak yaş bu be a oğullar a kızlar oynamıyorlar savaşıyorlar bu çocuklar tanıdık yüzleri hepsinin kanımızdan canımızdan bizim çocuklarımız bizim insanımız bizim tebamızdan sıcacık yüzleri iri karadan da kara gözleri ekmekleri aynı aynı saçın bazlamacı aynı aktar ağacı aynı iklimi solurlar soludukları aynı toprakların havası suları mu ayrıydı hepsi birbirinin kardeşi hısımı akrabası sütleri aynı topraktan aynı ananın memesini pençeleyip emmiş yavruları ... müzikleri kan kokusuyla sarılı ekranların “holivud’undan ceymis bond’undan" koşturma havaları avantür’üydü bir zamanlar şimdi ekşın’ı sinemaların nefes tutturanıydı kalp atışlarıydı bu jeneriklerden haberler bu fragmanlarda çatışanlar ve ölülerimiz diken dikeniz değil mi paranın çekiciliği silah satıcıları petrol dolar yuro’lar sebep değil mi ... “sağır et beni kör et beni Tanrım” demek mi beklenmeli “yok et öldür beni” demek mi bu uğurda duymayalım görmeyelim hâlâ insanları kırdıranları bu kini kim ise sebebi bu ihanetin bir sarhoşluk yahu bu bu akıl almaz aymazlık bırakın küçük yemli oltayı yutmuşuz en irisinden zokayı canlar komşular kavim hısım akrabalar niye doğurduk bu çocukları ... Anadolu`muz var biricik de Trakya`mız atlayıp geçmiştik çok uzak değil bu günler hep vardı yaşanırdılar yedi kıtada bu gün ülkemdeler içimizde ağıtlar göz yaşlarımız sel gibi çağlar uyanalım mı uyanmayalım mı bu uyku bir gaflet uykusu diyor ozanlar bu uyku neye yarar uyanalım artık ey insanlar anaları Ali`lerin anaları Kemal`lerin analar analarımız yaralar kan yaralar irin yaralar derince ikisinin de evlatları incecikten ince korkmayasınız kimseciklerden hiç bir şey olur mu bize biz hep birlikte düşününce ölmesinler çocuklarımız Tanrı ömür versin yürüsünler el ele 02 Aralık 2007 Denizli |