rejimin çiftlikleriŞiirin hikayesini görmek için tıklayın o tarihte akit gazetesinin bir manşet haberinden yola çokarak yazdım bu konuyu
REJİMİN ÇİFTLİKLERİ 28.8.1999 Rejimin çiftlikleri sadece bunlar mıdır dersiniz? Araştırsanız göreceksiniz hem de ibretle müşahede edeceksiniz. çünkü yaklaşık kırk yıldır gördüklerimi yazıyorum sizlerde çok iyi bilirsiniz ki hangi devlet dairesine gidecek olursanız gidin. hemen, hemen hepside rejimin çiftlikleridir. Bakınız devletin ayakta durması vatandaşlardan alınan vergiler ile mümkündür. Vergiler deyince bazı kuş beyinli bürokratlarımız hemen vatandaşın beline basarak vergileri yükseltmek tek çözüm yolu deyip adil olmayan vergilerle halkı bıktırmaya çalışmasınlar aman HA. Çünkü bunların kafası pek çalışmaz hemen en kolay yolu seçerler ve ülkenin ekonomisini sadece vergi yoluyla düzeltmeye çalışırlar. Başka alternatifler arama zahmetinde bulunmazlar. Daima en kolay en pratik yolu tercih ederler. Hatta şu ana kadar da hep böyle olmuştur. Kimler iktidara gelmişse hemen, hemen ne yazık ki uygulamalar böyle olmuştur Dilerseniz hepinizin de bildiği şu çiftlikleri bir daha hayalimizde canlandıralım. Her hangi bir devlet dairesini isimlerini vermeye gerek duymuyorum. Çünkü hemen herkes biliyor (AL BİRİNİ VUR DİYERİNE). Elinizde bir evrak imzalatacaksınız oradan oraya gönderilirsiniz. Fakat bir türlü imzalanacak olan evrakınız bir türlü imzalanmıyor neden mi? Çünkü imzalayacak görevli memur yerinde yok. Peki diyorsunuz bölümün vekili veya amirine gideyim diyorsunuz ama maalesef onları da görev başında göremiyorsunuz. Neredeler diye sorduğunuzda kimsenin kimseden haberi yok orada bulunan bir başka görevli size aynen şöyle der: GİT YARIN GEL. Veya başka bir örnek; elinizdeki evrak veya yürütmeniz gereken işinizin ne zaman yapılacağını bilemiyorsunuz. (BİZ GELİP İŞİNİZİ YERİNDE İNCELER GERĞİNİ YAPARIZ) derler üzerinden günler haftalar aylar hatta yıllar geçer fakat bir türlü çözüm bulunmaz. Çünkü sorumluluk yok veya sorumluluğunu istismar ediyor bir kere daire amiri bilinçsiz veya yeterli bilgi ve becerisi yok. En önemlisi bunları denetleyen yok. Olsa bile bakarsınız bir müfettiş gelmiş denetlemeye çalışıyor. Hemen görevli müfettişi alttan alırlar üstten alırlar suç unsurunu örtbas ederler. Görevinin bilincinde olan dürüstlerini tenzih ederiz. Bu anlattıklarım çok basit bir örnekti. Hani söz çiftliklerden açılmışken bakarsınız daire müdürleri veya bazı üst düzey yöneticiler makam odasını son sistem hatta çok lüks büro mamulleri ile donatmıştır. Halbuki eskileri de fevkalade pahalı ve lüks olmasına rağmen bir kuru imaj uğruna bunca israf yapılıyor aslında yazacaklarımı ve yazdıklarımı hepsini kaleme almam mümkün değil. Çünkü çoğunlukla hepimiz biliyoruz soruyum sizlere rejimin çiftlikleri sadece afet işleri genel müdürlüğümü veya sivil savunma müdürlükleri midir? Yoksa tüm resmi daireler midir? Ben sadece bir kez daha hatırlatıp sorunları nasıl gideririz çözümleri yok mudur acaba? hani bizlerde bir deyim aklıma geldi, derler ya (LAF LAFI AÇAR) görev sorumluluğu çok önemlidir.bazıları hoşlanmasada islam dininin temelinde daima hak hukuk ve adalet vardır bunun sayısız örneklerinden birini sizinle paylaşayım. zamanın birinde bir kişi o zamanın halk pazarından bir at satın alır eve getirirken atın hasta olduğunu fark eder sahibine tekrar iade etmek için ve bu hakkını da o günkü yasalar ile halletmek için doğruca kadıya gider ancak kadı efendiyi makamında bulamaz tekrar eve döner bir gün sonra gitmeye karar verir ne yazık ki satın aldığı at ölür. ginede kadıya başvurur olup biteni kadıya anlatır kadı adamın zararını kendi cebinden karşılar. adam şaşırarak efendim neden böyle yaptınız diye sorunca kadı şöyle der. sen dün geldiğinde eğer ben yerimde olsaydım yani görevimin başında olsaydım aldığın at ı sahibine aldığın gibi iade ederdik ancak benim yüzümden deslim edemedik bunun sonucunda sen mağdur oldun bu yüzden suçlu benim senin zararını bu yüzden karşılamak zorundayım sen ginede hakkını helal et bana. o günkü kadı nın hassasiyeti nerde bu gün sormluluk taşıyanlar bu yetkilerinin hesabını nasıl verceklerini iyi düşünmelidirler tekrar konumuza döneyim. şöyle bir araştıralım diyorum. Çünkü sıkıntıları aksaklıkları yazmaya kalksam sayfa ve kalem kalmaz. Bir de şunu sizlerden rica ediyorum bu yazıyı okuyan hemen, hemen her insan muhakkak bir resmi dairede görev almıştır. Veya görev yapıyordur. Gelin bir zat kendi kendimize gücümüz yetsin nefsimizin esiri olmayalım. “ÖLÜ BİZİM ÖLÜMÜZ” deyip herkes gücü yettiğince bu yanlış gidişata bir dur diyelim diyorum. Ve şu güzelim yurdumuza milletimize hayırlı bir insan olarak önce kendimizi eğitelim kendimizi düzeltelim hani şöyle bir söz var ya “HERKES KENDİ EVİNİN ÖNÜNÜ TEMİZLERSE TÜM ŞEHİR TEMİZ OLUR” derler ya işte geç kalmadan çarpık olan sistemleri düzeltelim. Yoksa vebalden asla kurtulamayız. Bakınız “BU DÜNYA AHİRETİN TARLASIDIR” ne ekersen ahi rette onu biçeceğiz. Bunlara ilaveten zaman, zaman görüyoruz resmi araç resmi işler için tahsis edildiği halde bakarsınız resmi araç ve gereçler kişiye özel işlerde kullanılıyor. Hatta mekan mevki sahibi yetkililer kilometrelerce uzaktaki bir yerlerden çiğköfte malzemesi maydanoz veya biberi resmi görevli ve resmi araçlarla hiç acımadan kilometrelerce uzaklıktan kendi özel zevki için getirtiyorlar. Yazacak çok şey olduğu halde yazmıyorum. El insaf diyorum. Bu millet bizim bu devlet bizim. Ne olur biraz insaflı davranalım. Yurdumuzda her kuruş kârın kârımız olduğunu unutmayalım. Her kuruş zararın bizim zararımız olduğunu sakın unutmayalım. Bakınız babamın başından geçen bir olayı sizlere aktarayım. Babam Almaya’ ya 1963 yıllarında gitmişti. Daha sonra emekli olduktan sonra bana bu olayı anlattı. Babam Almanya’da bir resmi evrak doldurmak için görevliden bir adet form alır oradaki görevli memur babama sorar siz bu evrakı doldurabilir misiniz? Eğer düzgün dolduracağınıza emin değilseniz ben doldurayım sizin yerinize” der. Babam şu cevabı verir evet doldurabilirim. çünkü yarım yamalak ta olsa Almanca okuma yazması vardı. Daha doğrusu kendine güveni vardı. Babam evrakı alır bir güzel doldurur. Gerekli bilgileri fakat yanlış doldurduğunu görevli memur kendisine kızarak Ali Bey madem ki bilmiyordunuz neden söylemediniz artı ben sizi başından beri uyardığım halde bir formu yanlış doldurdun. Babam biraz üzgün biraz da bir kağıt değil mi diye düşünüp özür dilemiş. Özür dilemekle kusur örtülmemiş tabi. Görevli memur şöyle der sizin özür dilemeniz işi halletmez. Bak her gün binlerce insan gelip bu formlardan dolduruyor. Her gelen senin yaptığın gibi böyle bir form yanlış doldurup yırtar atarsa bu ülkenin hali nice olur. Düşünebiliyor musun? Dedikten sonra babam orada yer yarılsaydı yerin dibine girseydim diye içinden geçirmiş. Ama bir kez olan olmuştu. Düşünebiliyor musunuz? Şu görev aşkına bakın. Ne incelik, ne yurttaşlık, Ne milliyetçilik Ne dürüstlük, Ne vatanseverlik Bizde böyle mi soruyorum sizlere Bir kağıdın lafı bile olmaz Bizler bir pire için yorgan değil Koca memleketi yakıyoruz “DEVEYE SORMUŞLAR NEDEN BOYNUN EĞRİ, CEVAP. Nerem düzgün ki sadece boynum eğri olsun. Birde hani şu meşhur Nasrettin hocamızın bir meselesi aklıma geldi. Hoca bir gün balık pazarına gider balık almaya. Balıkçıya sorar balık tazemi yoksa bayat mı? diye sorar fakat emin olmak için tezgahtan bir balık alarak kuyruğundan koklamaya başlamış. Tabi bu manzarayı gören balıkçı hoca ile dalga geçmek ister. Gülerek, hoca,hoca benim bildiğim balık başından kokmaya başlar oysa sen gitmiş kuyruğundan kokluyorsun bu ne hal böyle? Hoca yapıştırır cevabı. Behey akılsız balığın başından koktuğunu bende biliyorum da ben bakıyorum kokusu kuyruğuna kadar gelmiş mi yoksa gelmemiş mi diye bakıyorum anladın mı şimdi Bu hikayeden sonra hepimizin üzerinde iyi düşünmesi ve gerekmektedir. Meselelerin üzerinde önemle durulması gereken konulara Hepimiz geç kalmadan kolları sıvayıp meselelere sahip çıkmalıyız. Köylü,kentli, işçi, memur, esnaf, büyük, küçük, kısacası cümlemiz Hemen hareket edip ülkemizin çıkarları doğrultusunda büyük bir gayret sarf ederek daima en doğrusunu yapalım yanlış yapanları da incitmeden kırmadan uyaralım vatanımıza gerçek manada sahip çıkalım yazan. Araştırmacı yazar Yakup fırat |