EFENDİM' E (SAV) NAĞME....Ey iklimi Ziya ve Ey Ezeli Nur Efendim! Kuru bir ot hükmünde olan ve şu fakir tarafından seni anlatmaya hiçbir şeyin kadir olmadığı ve olamadığı, en değersiz sözlerimi, senin namını dile getirerek, sözlerimi şereflendirmeyi başlara bir taç olarak sunuyorum. İtilen, kakılan, ateşler içerisinde darmadağın tarumar olan gönlümü, Babil kulesindeki asma bahçelerinin, zümrüt yeşiline çalan, salkım salkım iştahları açan, hani Hz. Adem’ in ; son nefesinde evlatlarından talep ettiği cennet yemişlerinin efendilerinden inci inci dizili haldeki üzümleri andıran o ismindeki heybet ve edepkar duruş, cezbediyor tüm insanları kendiliğinden. Gaye-i hayali nur-u cemal-i Muhammedi olan ve savaş meydanını teftiş halinde hain zındık tarafından kalleşçe arkadan hançerlenen büyük veli padişah Sultan Murad han Hazretlerinin ismiyle ve kendi ismimi de onun adının arkasına kuyruklu yıldız gibi takarak, ama sönmüş toz bulutu galaksilerinin yeniden bir şaha kalkma umuduyla sana seslenip gıyaben huzurunda el pençe divan durarak diyorum ki; Bir kere daha, evvelden kardan beyaz nurani ışık yolcusu namıyla geldiğin gibi, bir kez daha gel. Geçmişin karanlık izlerini aydınlığa çevir. Şimdi gökler üryan, nefisler; çakalları andıran fırsat avcısı seslerle bezeli halde. Uğultuları vahşilikte sınır tanımıyor. Sensizlikten, yamyamlık hali sardı sanki küflü ve paslı pala ve hançerleriyle. İnsanlık topyekün sarhoş, sensizlikten kendinden geçmiş ve gözlerindeki fer; fecr’ e gebe. Gel ki; gelişinle gebelikten kurtulsun millet. Ses ver Ey Sevgili; bir sesleniver de, dağın kör ve köhne yerinde gömülmüş şu Kıtmir’i yeniden kendine ram eyle. Neyzen gibi gel de; utansın dünyanın bütün müzisyenleri, sadece sana odaklansın ve sesindeki o enfes ve huzur eleyen ummanlar kadar geniş dalgalarında kendilerini kaybetsin. O dırahşan çehrende tebessüm eden halinle ve edepkar vaziyetinle bir kez daha gel ki; diri diri toprağa gömülen ve susuzluktan dudakları çatlamış ve ruhları ölmeye ramak kalmış biz bende’lere şifa oluver, oluver ki; yağmur, edebinden yerinden hareket edemesin ve bütün gözyaşı hakkını sana devretsin. Ve ey sevgili; sen gel ki, ben yeniden kalemimi alıp, utanmadan, sıkılmadan, aşkınla çıra gibi yanıp tutşmadan, bir kez daha huzuruna çıkma cesareti gösteriyorum ama bakışınla bana nazar eyle ve affın ile şu Kıtmir’e ARAF meydanında, sidretün münteha’da şefaatinin hak olduğu o kırımızı kaplı defterinde benim de ismimi ne olur Allah aşkına, nur’dan kalemin ile kaydeyle. Ey Sevgili; en derin hürmet ve sevgilerimle. |
Şiirin; yazılışı mükemmel, geçişler mükemmel, akışı mükemmel...
Şiir yaşam biçimimizdir…
...........................................Saygı ve selamlar..