Ellerimi tuttun
Elimi tuttun, güneş bize güldü sanki,
günler karanlığa küstü, aydınlık sardı tüm evreni.. Elimi tuttun, gökyüzü daha bir mavi oldu sanki, çimenler daha yeşil, sokaklar daha güzel, insanlar daha mutlu.. Elimi tuttun, hiç bitmesin istedim. Oysa biliyordum elvedası yakındı, amansız gidişinin. Ellerimi alıştırmamaya çalıştım. Alıştı; ellerine, kokuna,baktıkça bakası gelen gözlerine.. Kokun öyle güzeldi ki; sarılabilsem bırakmayacaktım.. Gülüşün öyle güzeldi ki; dokunabilsem bağrıma basacaktım.. Sen öyle güzeldin ki; mükemmellik seninle anlam buluyordu. Elimi tuttun, ellerinin haritasını çizdim beynimde. Tırnaklarını, tırnağının yanındaki eti, elinin üzerindeki beni bilmeliydim. Bilmeliydim; sevdiğim adamın her zerresini karış karış. Sevdiğim adamın vücudunda kaybolmamalıydım.. Seni en iyi ben tanımalıydım çünkü, vücudunun her yeri memleketim olmalıydı, gurbetlik çekmemeliydim orda, tüm adresleri bilmeliydim.. Elimi tuttun, ellerim alıştı sıcaklığa, tenine, kokuna.. Konuştun, kulaklarım alıştı sesine. En sevdiğim melodiydi dudaklarına rastgele çarpan kelimeler. Ve biliyordum; o kelimelerin hasretini duyacaktım bundan sonra. Hatta bana bağırmanı bile özleyecektim. ’’Kendine iyi bak’’ dedin. ’’Bana iyi bak’’ dedim, ’’ Benim kendime bakmaya dermanım yok..’’ Sustun, hiç bir susuş bu kadar şey anlatmamıştı, Hiç bir susuş bu denli kelimelere hasret bırakmamıştı, Hiç bir susuş, bu kadar konuşmamıştı.. Gittin, cümleler yarım kaldı boğazımda, konuşmaya çalıştıkça her kesik parça boğazımı parçaladı. Kanlı kelimeler kustum.. Sonra sustum.. Susuşlarım kimsesizliğimi hatırlattı. Susuşlarım yaşarken ölmeyi hatırlattı, Susuşlarım seni hatırlattı, gidişini.. Sonra yine sustum, susuşum kelimeleri anlamsız bıraktı.. |