Töreye kurban edildi Nesibe
Aylar sonra ilk kez belkide,
Erkenden uyandığım tek sabahtı, Dededen kalma toprak damlı hanemde, Sabah duyduğum ilk ses, Damdaki yaşlı karga sesiydi, Karmaşık bir rüya görmüştüm gece, Ellerinde yağmur taneleri serpiyoru melekler, Kötü yönüde vardı rüyanın, Ellerinde meşale bir yerleri yakıyordu, Zebâniler, Kendi,kendime söylendim, Vay anam vay hayır olsun inşallah, Bu rüyanın sonu, Ya cennet,yada Mahşer, Ayağa kalkıp dışarı baktığımda, Bir rüzgar vardı, Emanet duran avludaki tahta kapı, Korkunç ses çıkarıyordu, Çarpıp duruyordu, Tak....tuk.....diye,diye, Dışarda feryat vardı, Ağıtlar kopmuş, Sabah ezanıyla birlikte yükseliyordu, Fırat delirmişti, Dicle Malabadi olmuştu, Sessiz kalmışlardı zülme, Ne dertli ağlıyor bir ana, Bir nazlı Ceylan,bir körpe, Daha hediye edilmişti töreye, Garip Nesibe’yi vurdurmuşlardı,kardeşine, Nesibe mahallemizin en güzle kızıydı, Bir nazlı Ceylan, Bir Kınalı keklik,kadar berrak ve güzeldi, Sevmişti Semih’i Sevdasına yenik düşmüş kaçmıştı aşkına, Mutlu ola bilme uğruna, Canına kumar oynamıştı, Ve Allah’ın hükümümü hiçe sayanların, Yürekleri körelmiş, Üç beş tane kendini HAKLI sayan, İtlerin merhametlerine kalmıştı, Akibetleri, En sonunda toparlanmıştı Üç,beş sakalı bitli, Sarık ve tumanı kirli, Yüzleri pis, İçleri kahpe, Ihtiyardan kurulu aile meclisi, Kalem kırmış, Gençleri ölümle cezalandırmışlar, Kaçarken sınırdan Semih mayına basarak can vermiş, Kardeşi Nesibe’yi anlından vurmuş, Ve o Sabahı inleten ağıt, Töreye kurban edilen gençlere yükselmişti, Sabahın alaca karanlığında, Mehmet Kılıçel |