Ölü derisi yiyici lavralarÖlü derisi yiyici lavralar Akın akın gelirlerdi bütün kin kusan silahlarıyla hayvanımsı kıllı yüzlüydüler yüzlerindeki boyaları kapatmazdı asla çirkin gülüşlerini düşlerimizin ellerini ayaklarını bağlar soğuk mahzenlerde zincirleyip asanlardı onlar konuşmak gülmek hatta susmak bile suçtu bizler yine en ufak güzel bir haberden bir tebessümden masmavi göklerde kuyruyğuyla danseden uçurtmaların özgür salınışından mayalanır sığamazdık kabımıza baharda çiçek açan ağaçlara bakar umutlanırdık çocuk gülüşleriyle her seferinde daha sıkı bağlarla sevdalanırdık hayatın bir kefesine aşkı bir kefesine nefreti koyup sınıyarak gelince aşk galip yeniden sımsıkı bağlarla bağlanırdık umutlanırdık ayaklarının altındaki dayak izlerini hayallerimizin sızılarını buselerle buselerle çalışırdık dindirmeye biz yeminliydik çabuk öfkelenir bi çabuk unuturduk affederdik pes etmeyip direneceğimize yeminliydik değerdi denizin mavisini gün içinde renkten renge dönüşen güzelliğini gözlerimizle içmeye güneşe kafa tutmaya yanmaya açıp bağrımızı rüzgara karşı yaşamaya aşık renklere aşık her şey aşk içindi sevmek içindi huzur ve mutluluk içindi bir nebze olsun ve affetmek erdemdi onlar karaydılar kapkara simsiyahtılar ölü derisi yiyici lavralar inleri cinleri hep kara bilmezlerdi sevmeyi aşklarıysa hep para hummalı hastalıklı vebalı ışıksız umutsuz elleri ayakları yara bere içinde çöplüklerden beslenen insanları öldüren lavralardı bizler yara temizleyicisiydik acıları dindirmekti mutluluğumuz üzülünce bir çocuğun yüzüne bakmak sevişen bir çiftin ışığını görmek direncimiz olurdu bizim imanımız gümanımız sapasağlamdı o bir gün gelecek olanın sabrıyla beklemenin dayanılmaz hafifliğiyle gülümserdik düşmanlarımıza bile beklemeye değerdi bir tutam huzur ve yağmur sonrası doğacak gök kuşaklarına Yüksel Nimet Apel 6/Şubat/2015/Cuma/Ankara |