9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2873
Okunma

-I-
gül, kül, toz ve duman
kırılmış sözcüklerden topladım seni bu sabah
yüz çarpmasıyla göze
ölüsüne yetişemediğim zaman...
yüreğimi buket yaptım, kargılanmış
manolyalar, güller astım dalına
saçlarına nergis;
oradaysan uzak durma
kıyıma gel, ibrişim sularda rüzgâr
yürü yakamozlarla salına salına...
hiçbir maviye atamadım kendimi böyle derin
ateş sarısı mimoza
çağla çiçek badem dalı
ışıl ışıl gözlerin,
dağlarda, nehir boylarında çoğalttım sana sevgimi ...
yasak bir elma gibi saklarken yüreğimde yüzünü
günlük ağaçlarıyla suda
sonladı ömrünü gün,
diken diken içimde gülsüzlük...
mavi suda çelik
yüreğime doğrultulmuş bir top gülün
namlusunda kayboldu görüntün...
gülpanya;
seni bir vazoya değil, yüreğime ıslattım
bilmem solar mısın bensiz
çaldım nar çiçeklerini göklerin,
güneşin elinde değil
esrik yüreğimde yazgısı gölgenin...
sevişmek cesaret, aşk korkuysa
yokum bundan sonra,
aşk beni sorduysa
yüzüne bak; gül kaosun aynasında
ateş yaşama dönmüş, ölüm soluk soluğa...
beni öldürdüm
seni besledim sarmaşık gülüm
suyu ateşe, toprağa, yaprağa döndürdüm...
imkansız aşkların boynu
güz güneşiyle gül dalında bükülür,
kopamıyorum hüznünden bir türlü
sol elim senin olsun, daya alnını
sağ elimde umut - su
unutma güz yağmurlarını,
son damla yaş kalsın gözlerinde
kurumasın kızılırmak, solmasın yüzünde gül
yalgınıma dalıp aldanarak...
git,
sen değilsin istediğim, yalnızca aşk;
öyle alıştım ki yana yana
bensiz güneşi bir daha doğduramazsın dünyana...
-II-
köklenmiş içimde zaman
küsmüştür doruktaki yavruağzı çiçek,
söyle beni örtünsün, üşümüştür;
çiy düşer sabaha, göz ıslak dudak nemli,
sakalımsa ağaran, şafakla gül rengi...
sen de bir şeyler yap benim için bu sabah
yem ver serçelere, kumrulara
tazele toprağını çiçeklerin
fazlalıklarını buda, dibini sula
kızıl bir gelincik ol
dalgalan aşka bayrak
estikçe sevda köpüren kumsalda, çık sonsuza...
ilkyazların gülgün
sonyazların solgun çiçeği
kâr etmedi, yâr etmedi yıllar süren korku bize
sakındık aşkın ölümsüzlüğünü
yağmur şimşek dolu yağdı üstümüze
oysa güzel atlar ülkesi’nde
bir çift beyaz güvercin kadar yakındık birbirimize
yüreğimde gül kavrulur, erciyes’ten kül savrulur
peribacalarından uçan bulut, duman duman zirvesinde...
aşkın en sivri hançeri deliyor göbeğini güneşin
gözlerin geliyor aklıma
karadeliklerden geçiyorum
üç günlük serüven
bir peri masalı hiç bitmeyen
bir veda busesi, güneşi güneşin koronasına süren...
gelseydim gittiğin yoldan, ağlamazdım izine basıp
gül açar günü saran koldan, yanmazdı gözlerin yıldızlanıp
dumanı toplayamazsın, gülünü koklayamazsın
ne kaldı ellerimizde; bir beyaz gül - kağıt...
alev kordonuyla güle bağlı düşlerim
sönecek mi, yaş akıyorsa gözümden; susuz hayâl büyümez ki
baktıkça ölümsüzleşen
yalnızlık resimleri duvara düşen
güzelleşen giderek,
şiire düşen gözlerin, hepsi birer cenin...
gerçek düşün ölmesi, düş gerçeğin döllenmesidir...
-III-
çağlayan sesinin tozaran eşiğindeyim
akışının suya ördüğü duvarda
ben sarkıtım, sen dikit
sana geliyorum damla damla, gidebilirsen haydi git...
güneşin güneşe değdiği gün
ateşten güller toplarım darmadağın
gözüm akar gözünden, canlanır armağanın,
gündüzler gece, geceler gündüz
batmadığın yer kalmaz tenimde
sen yaratırsın benden, iki ters bir yüz...
şimdi nergisler açıyor bastığın yerden
var mı ağlayanın,
dağıt odanı; yüzümüzde gülsün tanrı...
Şaban AKTAŞ
24.11.2000-12.03.2002