இܓ♥ BAZI ZAMANE süper ÖĞğğ -RET - WOuuu DAHİ- MEN_LERİ.! ;) இܓ♥Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ♥இܓ
Saki, gökler, denizlerce dolgunum; İçime sığmaz oldu coşkunluğum; Ak saçlarımla sarhoş ettin beni, Kış ortasında bahar bulutuyum ♥இܓ ♥இܓ Don Duran - ♥இܓArkamız Sağlam ;) ;) ♥இܓ- YouTube ▶ 3:39▶ 3:39 www.youtube.com/watch?v=_RZa811YaGk 2 Oca 2015 - lassaturkey tarafından yüklendi SAĞLAM bas yoksa affetmem ... Önümüz kış, arkamız sağlam .... Reklam süper ötesi olmuş bukadar keyifle ... ♥இܓ KARADENİZ Bölgesi’nde ki denize parelel uzanan dağları kaldıracağız ;) ;) TATAVA (Bedeli vergilerinizden ödenen ücretsiz gazete ) ♥இܓ ♥இܓ DERSİMİZ ’’ FEN BİLİMLERİ ’’♥இܓ İdrar İdrar, böbreklerden ürinasyon yöntemiyle salgılanan ve üretra aracılığıyla boşaltılan çoğu zaman steril durumda, vücudun yan ürünü olan bir sıvıdır. Asidik olmayan bu sıvı, çözeltilerini barındıran memeli canlıların vücutlarındaki sıvının içeriğindeki mineral, inorganik ve benzeri maddelerin dengesini sağlamak amacıyla idrar torbasından dışarıya çoğunlukla cinsel organlar yardımıyla atılır. İdrarın meydana gelmesi, vücutta mineral ve diğer maddelerin dengesinin sağlanmasına yardımcıdır. Vücutta olması gerekenden fazla bulunan ve ya vücuda zararlı olan maddeler idrar yolu ile dışarı çıkarılır. İdrar, içinde erimiş ve ya süspansiyon halinde bulunan bir çok maddeyi uzaklaştırır. Ayrıca idrarın pH değeri 5.0 – 8.0 arasındadır. İdrar, dışkı ile birlikte iki temel boşaltım maddesinden biridir ve oluşumu ise şu şekildedir; • Kan, böbrek atar damarlarıyla böbreklere ulaşır. Kandaki zararlı maddeler ile yararlı maddeler nefronlardan geçer. • Süzülme esnasında kan içindeki yararlı maddeler nefronlarda geri emilir ve tekrar kana aktarılır. • Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplar damarı aracılığıyla böbreklerden çıkar. • Süzülme işleminin ardından kalan tuz ile suyun fazlası ile üre, idrarı meydana getirir. • Üretilen idrar, üreter yardımıyla idrar kesesine aktarılır ve burada toplanır. • İdrar, üretra aracılığıyla vücuttan dışarıya atılır. Ek olarak böbrekler 10-20 dakikada bir vücudumuzdaki kanı süzer. Bu işlem günde 100-150 defa tekrarlanır. Bir günde yaklaşık 500 litre kan böbreklerimiz aracılığıyla süzülerek 1,5 litre idrar üretilir. Bu da bir insanın hayatı boyunca ortalama 45 000 litre idrar ürettiği anlamına gelir. İdrarın oluşumuna ve boşaltımına yardım eden böbrek ve idrar yolu ile ilgili çeşitli hastalıklar da mevcuttur. Bu hastalıklar genel olarak böbrek ve idrar yollarının gelişme bozukluklarına bağlı anomalileri, iltihaplanmaları , kistleri, iyi ve kötü huylu tümörleri kapsar. Böbrek ağrısı: Böbrek ağrısının nedenleri farklılık gösterebilir. Bunlar içinde; böbrek taşı, böbreklerden idrar akışının tıkanıklık sebebiyle düzensizliği, böbrek uru, böbreklerden çıkan zehirli atıkları mesaneye aktaran borularda taş, ur ve ya kan pıhtısı, böbrek apsesi olabilir. Ağrılar esnasında terleme ve kusma da görülebilir. Böbrek taşı: İdrarda bulunan oksalat billurlarının oluşturduğu böbrek taşları, kum tanesi boyutunda olabildiği gibi pinpon topu büyüklüğünde de olabilir. Ufak taşlar böbrekten kolaylıkla atılabilir. Büyükler ise böbreklerden mesaneye ilerlerken şiddetli ağrılara sebep olurlar. Göğsün yukarı ve ön kısmında, kaburgaların altında, ani ve şiddetli ağrı sezilir. Terlemeye ve kusmaya da rastlanabilir. İdrarın rengi bulanık ve ara sıra kanlıdır. İdrar torbası iltihabı: İdrar torbasının bakteri ve virüsler nedeniyle iltihaplandırılması sonucu meydana gelen bu hastalığa, tıp dilinde sistit adı verilir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı mevcuttur. Giderek idrar yapma ihtiyacı artar. İdrar yaptıktan sonra da mesanede ve ya penisin ucunda şiddetli ağrı sezilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülebilmektedir. Ağrıları bastırmak için, karına sıcak su torbası yerleştirilir. İdrar tutukluğu: Mesane dolu olmasına rağmen idrar yapılamaz. Karnın alt kısmı gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı sezilir. Tıp dilinde akut retansiyonismi verilen bu durumun nedenleri farklılık göstermektedir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol tüketmek, mesane felci, bel soğukluğu, sinir hastalıkları ve ya üşütmek idrar tutukluğuna sebep olabilir. İlk önlem olarak hasta karnının üzerine içinde sıcak su olan bir şişe yerleştirilir. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar atılmaya çalışılır. İdrar yollarında yanma: İdrar yollarında ve ya idrar yaparken yanma farklı sebeplerden kaynaklanabilmektedir. Başlıca nedenleri, bel soğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit olarak sıralanabilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekmektedir. Tedavi, hastalığa sebep olan nedene göre gerçekleştirilir. İdrar zorluğu: Hastanın uzun süre idrara çıkmaması şeklinde kendini gösteren bu hastalığa; tıp dilinde Anüri denmektedir. Mesane boştur. Hastada uyuklama, baş ağrısı, adalelerinde oynama ve kusmaya rastlanabilir. Sebebi böbrek hastalıkları, mesane ve ya rahim hastalıkları, yaralanma ve idrar yollarında taş bulunmasından olabilir. Tedavi için bir uzmandan yardım almak gerekmektedir. Kan işemek: Tıp dilinde hematüri ismi verilen bu durum, önemli bir hastalığın belirtisi olabilir. Bu yüzden bir doktora danışmak gerekir. İdrarda kan görülmesi; idrar yolu iltihabı, prostat iltihabı, mesane taşı, böbrek kanaması, böbrekte taş ve ya kum, kan hastalıkları ya da bir başka hastalığın başlangıcı olabilir. Ayrıca bazı ilaçlar ve gıdalar da idrarda kan görülmesine sebep olabilmektedir. Örneğin çilek, domates, ıspanak ve ya ağrı kesici ilaçlar kan işemeye sebep olabilir.♥இܓ ♥இܓ Kabir azabı ve istibra ♥இܓ- Dailymotion video ▶ 9:46▶ 9:46 www.dailymotion.com/.../x9eai0_kabir-azabi-ve-istibr... Cübbeli Ahmet Hoca | Kabir Azabı ve Dehşeti | 19 Nisan 2008. CubbeliAhmetHoca . ♥இܓ ADALET,İFRAT VE TEFRİT ♥இܓ Adalet, ifrat ve tefrit arasında bir orta haldir. Yani: Aşırılıkla alakasızlık arası dengeli bir durumdur. Bu da insanda bulunup pek çok hayra vesile olacak olan büyük bir potansiyelin yerinde kullanılmasıyla mümkün olacaktır. İnsanda şehvet, öfke, vehim ve akıl gibi kuvvetler güzel kanalize edilirse adalet meydana gelir, ifrat ve tefritinde ise saçmalar... Mesela insandaki şehvet duygusu ki, umumi manası itibariyle, hem ferdin hayatının devamına vesile olan şeylere arzu duymaya, hem de neslin ve insan nevinin devamına vesile olan şeylere arzu duymaya şamil olur. Fert, yeme, içme ve tenezzüh gibi şeylere duyduğu arzu ile varlığını ve sıhhatini devam ettirdiği gibi hemcinsine karşı duyduğu arzu ile de neslini ve insanlığı devam ettirmeyi yüklenmiştir. Şimdi bu mülahazadan uzak olarak bu duyguyu ele aldığımızda, ya onu kemle giden yolda önümüzü kesmiş bir cellât olarak görecek ve kilise babalarının yaptığı gibi onu tamamen terk edeceğiz ki, işte bu tefrit ve alakasızlıktır. Veya günümüzün sefil anlayışı içinde sınır tanımadan bu mevzuda her münasebeti meşru sayacağız ki, bu da ifrat ve taşkınlıktır Öfke de öyledir. Hiç olmayacak şeyler karşısında feveran ve halk dilinde pireye kızıp yorgan yakma bir ifrat ve en aziz ve en mukaddes şeylerin payimal oluşu ırzın çiğnenip namusun doğranması karşısında sükûtta bir tefrittir. Adalet ise küfür zulüm ve cevr karşısında bir kükreme ve bunların berisinde ve bilhassa sabır ve hayra vesile olacak yerde müsamahalı ve yumuşak olmaktır. Aynı durum vehimde de cereyan eder. Olmayacak şeylerden korku ve endişe, hayatı azaba çeviren bir ifrat ve korkulması, endişe edilmesi gereken şeylerden korkup endişe etmeme ise bir tefrittir. Birinde kâinattaki her şeyden korkup her şeye ulûhiyet isnat etme düşüncesi vardır ki, Ganj dolayları bu telaşın doğurduğu putlarla doludur. Diğerinde ise yerde ve gökte kimseden endişe etmeme gibi bir cinnet ve nefsini, varsa- milletini ölüme götürme gibi bir vahşet vardır. Adalet ise hayati ehemmiyet arz eden şeyleri hesaba katarak ihtiyat ve tedbire riayetle beraber uzak ihtimallerle melhuz olan endişe verici şeylere karşı da fütursuz olmaktan ibarettir. Akıl için de benzeri mütalaa serd edilebilir. Müşahede ve hissin ürünlerini hesaba katmadan sadece akla itimat ve ifrat; aklı tamamen azledip, ya katı pozitivizm veya vicdanı esas alarak bunun dışında herşeyi inkâr etmek bir tefrittir. Birincisinde eski mantıkçıların cerbezelerini şimdiki materyalistlerin de diyalektiğini; ikincisinde ise Ogüst Kornt pozitivizmini ve Hıristiyan mistisizmini görürüz. Akılda adalet ise his ve müşahedenin mahsullerini değerlendirme, yeni terkipler yapma ve bununla his ve müşahede altına girmeyen şeyleri kavramaya çalışmaktır. Aklın istikameti ise ancak vahyin aydınlatıcı tayfları altında mümkün olabilmektedir. Semavi nağmelere sırtı dönük bir akıl, ya Aristoles gururu içinde bir firavun veya kilise duvarları içinde acezeden kış sineği gibi bir şeydir. Hâiz olduğumuz bu duygularda adalet bir esas olduğu gibi, mükellef olduğumuz şeylerin bütününde esastır. Bu cümleden olarak itikatta adalet şarttır ve en başta bir ilahın vücudunun tasdik ve onun kemal sıfatlarıyla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu; zira bir ilahın vücudunu veyahut sıfatını kabul etmeme bir ilhad ve tatil olduğu gibi, "Allah cisimdir, cevherdir, uzuvlardan meydana gelmiştir ve bir mekânı vardır" dernek dahi bir teşbihtir ve küfürdür. "Allah vardır, kemal-i sıfatlarıyla vardır, cisim, cevher; aza ve alet gibi şeylerden münezzehtir. Mekândan müstağnidir." Evvelki iki inhiraf arasında vasat bir yol ve adalettir. Sair itikadı şeyleri de düşünebiliriz, mesela "İnsanın kudreti ve ihtiyarı yoktur" demek bir cebirdir." İnsan kendinden meydana gelen bütün işlerin mucit ve halikıdır." demek de ifratkar bir iradeciliktir. Şart-ı adı kaydıyla insan iradesinin kabul edilmesi ve herşeyi Allah’ın yaratması esasıyla ele almak ise bir adalettir. Ameli hususlarda da adaletin cereyanına şahit oluruz. Evvela, mutlak olarak bütün işlerimizi dünya ve ukba, ruh ve ceset muvazenesi içinde ele alma bir adalettir. Buna göre dünya cismani yaşayış ve hayvani hayat, ahirete ve kalbi hayata baktırmayacak şekilde ise bu bir maddiyecilik ve ifrattır. Cismaniyeti nefy ve inkârı netice veren Hıristiyan sprutualizmi ise bir tefrittir. Ve bu iki şey arasında muvazene ise istikamettir. Bu hususlardan birini Yahudilik temsil ediyorsa diğerini de Hıristiyanlık temsil etmektedir. Mesela Yahudilikte amden katilde af tarafına gidilmeden behemehal katilin öldürülmesi gerekmektedir. Hıristiyanlıkta ise mutlaka affedilmesi lazımdır. Ve bu haliyle birinde ifrat, diğerinde de tefrit vardır. Adalet ise af yolu açık olmakla beraber kısasın yapılmasındadır. Nazari ve ameli bütün bir hayat içinde bu şekilde adaleti görmek ve göstermek mümkündür. Ne var ki, insanlar ciddi rehberlerle bu doğru yola götürülmedikten sonra adalet bulmaları da oldukça zor olacaktır. Günümüzde çok bahis mevzu olan (sosyal adalet) ise adalet anlayışının içtimaiye akseden bölümlerinden sadece birisidir. Tasavvurda ve pratikte istikamete ermiş kimselerin adaletsizliği düşünülemeyeceği gibi onlar arasında içtimai adaletsizlikten söz etmekte asla bahis mevzuu olmayacaktır. Ancak onunla da ne anladığımızı belki merak edenler vardır. Sual cevap muhtevası içine aldıramayacağımız böyle bir hususu şimdilik huzura getirmeden tevakki ediyorum.♥இܓ♥இܓ♥இܓ Sızıntı, Ocak 1980, Cilt 1, Sayı 12♥இܓ ♥இܓ Eyvallah ♥இܓ Tüm bilinmezliklerde bilen bir ALLAH vardır. Şimdi yüreğime sadece bunu öğretiyorum, ALLAH var diyorum. En çaresiz, en sensiz yanlarıma DUA DUA bu cümleyi sürüyorum. Çünkü, içimizin içini de bilen ‘O’. Bir çocuk gibi siniyorum bazen bir köşeye, Rabbim hakkıyla seversem bizi bize bağışlar diyorum. Bu yüzden gözlerim sadece bir sevdaya açık, dünya aleme perde… Gelsen de bir Hikmet desen, Gözlerime bakmasan da olur… RABBİM… Acizliğim sadece senin katında. Soluma da onu yazan sensin,uzağıma da . takdir senin. Ben AŞK- ı TEVEKKÜL eyledim, EYVALLAH deyip susuyorum… ;) ♥இܓ♥இܓ♥இܓ
***♥........இܓ......♥.....
************•ƸӜƷ• ***********(((◠‿◠))) ***********..>’)(’<... ♥ ♥இܓ GÖNÜL üniversitesinde ‘hiç’lik MAKAMI ’ ♥இܓ ‘’ Kimsin sen İn misin cin misin nasılsın eyi misin asıl sen kimsin ???? Demiş şair ‘’şiir organik tarım hasadının önemi..’ İnan ki zor buldum örtmenim hem kendimi hem seni ♥இܓ *Veddua*♥இܓ ♥இܓ Yakınırım aynalar gibi felekten; Bıkmaz alçakları yükseltmekten. Gözyaşı dolu bir kadeh oldu yüzüm , Yüreğim kan dolu bir testi gerçekten.♥இܓ *Ömer HAYYAM* & Hayyam , bu zamanda vahlanıp durmak boşuna ; Kendi derdine düşmek utanç verir insana, İyisimi şarap iç , çalgı dinleyerek, Neredeyse bir taş düşer senin de sofrana .♥இܓ ♥இܓŞu Karşıki Dağda Kar Var Duman Yok -♥இܓAhuzar - ♥இܓ Dailymotion ▶ 4:36▶ 4:36 www.dailymotion.com/.../x1qh7hg_ahuzar-su-karsiki-... 22 Nis 2014 vavelya tarafından paylaşılan Ahuzar - Şu Karşıki Dağda Kar Var Duman Yok isimli video içeriğini ... |
♥இܓ TÜRK KIZI => KOMŞU KIZI ;) ♥இܓ
♥இܓ .. Merhaba GIZlar ;) ♥இܓ Güp günaydınn bir sabah vaktinde OKUyup yine DÜŞÜNürken e ,♥இܓ
ŞÜPHESİZ her TÜRK Kızı, KOMŞU Kızıyla Muhakkak kıyaslanacaktır.Zira herkesin mutlaka başarılı , akıllı, uslu, tertipli, hamarat komşusu ya da akraba kızı vardır. Bu kız türü , genç yaşta anneler ve teyzeler arasında kendisine sarsılmaz bir yer bulur. KARİ YER hayatına yaptığı KEK LER ve böreklerle adım atan bu hanım kızımız ,aynı zamanda parmakla gösterilen ideal gelin tipidir.
TIPKI elinden her İŞin gelmesiyle bizim mahallede ün salan HAVVA gibi . BAK LAVA yufkası bile açan Havva ,lisede sayısal bölümü tercih edince duyduğumuz övgülerle NASAda mühendis oldu sanmıştık.Gerçi daha sonra hemşire oldu ama mahalle teyzelerinin gözünde artık o bir BAŞ HEKİMdi..
YİNE bir gün asabiyetle ev işleri yapıyor,inatçı lekelerle SAVAŞıyordu.Ben de ,süpürülmüş, silinmiş yerlere basmamak için AKROBASİ yaparak evden kaçma planları yapıyordum.CANIMın derdine düşmüştüm tabii. ANNEM de '' Bir kere de bir işin ucundan tut '' diye söyleniyor,bir yandan da pencereden örtü silkeliyordu,Ve karşı pencerede HAVVA belirdi FERİŞTAH'ın MÜKREMİN ÇITIR için söylediği gibi bir insan pencerede ancak bu kadar belirebilirdi..
AVINI görmüş avcı misali görünmemek için hafifçe pencerenin yanına çekilen annem,sinsice izlemeye başladı Havva'yı. Sonra gözlerini kıstı, yana devirdi ve küçümseyerek bana baktı. Evet , acaba şimdi hangi aşağılık yönüm havva'nın mega yönüyle kıyaslanacaktı ? Dudak bükerek, ''Havva eline elma almış yiyor... Sen bir kere bile dolaptan meyve alıp yeme kızım.'' dedi. Utancımdan yerin dibine girip girip çıktığım o günü hiç unutamam.
DAHA sonra Havva evlendi kurtulduk. diyorduk ki...Annem ŞEHİR lerarası telefonlarda bıkmadan Havva'dan bahsedip durdu.Hafta sonu annesine gelip sabahtan akşama kadar dar dar (süpürge sesi ) evini süpürüyormuş falan. Havva yüzünden kaç defaelimde viledayla ilk uçağa atlayıp memlekete gitmek istedim de arkadaşlar durdurdu.
BİRÇOK GENÇ kızı HAYATtan soğutan ,intihara sürükleyen ,sivilce sebebi Havva'lar ; bi bitmediniz...Düşün annelerin yakasından Ya HU ♥இܓ
Püff ;) ♥இܓ
♥இܓ -Ben Sanırdım - Uğur IŞILAK ♥இܓ YouTube
▶ 4:18▶ 4:18
https://www.youtube.com/watch?v=mVuAirPSCNk
2 gün önce - Uğur Işılak tarafından yüklendi
www.ugurisilak.org www.facebook.com/ugurisilak www.facebook.com/binyillikyankilar 22.01.2015 TRT Müzik ...
♥இܓ Acelecilik Hastalığının Şifası ♥இܓ
Bediüzzaman Hazretleri, cehd u gayret iştiyakını söndüren sebeplerden biri olarak aceleciliği de saymış; 'İlel-i müteselsiledeki tertibi (sebepler zincirindeki sırayı) atlamakla müşevveş eden acûliyet (acelecilik) çıkar, himmetin ayağını kaydırır.' dedikten sonra, 'Siz 'ısbirû vesâbirû verâbitû'yu siper ediniz.' sözüyle acelecilik hastalığının şifasını işaret etmiştir. Evet, yalnızca hizmetle mükellef bulunan insan, vazifesi olmadığı halde neticeyi de düşünmeye başlarsa, bir an önce bir yere ulaşması gerekiyormuş gibi sabırsız davranır, acele hareket eder.. basamakları çifter çifter tırmanmaya kalkışır; esbabı tam olarak yerine getirmez ama hayali beklentilerinin hemen gerçekleşmesini ister. Şayet, bir süre geçtikten sonra kendince beklediği semereyi elde edemezse, yavaş yavaş ye'se düşer, zamanla vazifeden el çeker ve himmet duygusunu bütünüyle kaybeder. Oysa, netice ve muvaffakiyet, Cenâb-ı Hakk'ın lütuf ve ihsanına bağlı bir iştir; kulların o işe karışmaları asla doğru değildir.
Bu türlü bir aceleciliğe karşı ikazda bulunan Bediüzzaman Hazretleri, acûliyet hastalığının dermanı olarak Âl-i İmran sûresinin 200. ayetini gösterir. Bu ayet-i kerimede mealen, 'Ey iman edenler! Sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat etmek için birbirinize sabır tavsiyesinde bulunun, mücahedeye de daima hazırlıklı olun.. ve Allah'a karşı gelmekten sakınıp takva dairesine girin ki felah bulup başarıya eresiniz.' denmektedir. İlahî beyan, önce tek tek fertleri muhatap almakta ve 'ısbirû' diyerek ferden ferdâ şahısları sabırlı olmaya çağırmaktadır. Daha sonra ise, 'sâbirû' sözüyle düşman karşısında sağlam durmaya, yılgınlık göstermemeye ve onlardan daha sabırlı olmaya davet etmektedir. Ayrıca, 'sâbirû' tabirini, Arapça'da müştereklik ifade eden ve iki ya da daha fazla insanın bir işi beraberce yaptığını gösteren 'mufâale' babında kullanmak suretiyle, iman edenleri bir araya gelip sabır müzakeresi yapmaya, sabır üzerinde derinleşmeye ve bir yönüyle sabırda bütünleşip birbirine destek olmaya teşvik etmektedir.
Nitekim, Allah Teâla Asr sûresinde de 'Yemin olsun zamana; insanlar hüsranda.. ancak şunlar müstesna: İman edip makbul ve güzel işler yapanlar.. bir de birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler.' buyurmuştur. Bu sûrede yer alan 've tevâsav bi'l-hakkı ve tevâsav bi's-sabr' ifadesi de, yine aynı müşarekete vurguda bulunmakta; mü'minlerin birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmeleri kurtuluşlarına bir vesile olarak gösterilmekte; dolayısıyla sürekli kafa kafaya vererek kollektif şuuru harekete geçirmeleri, beyin fırtınaları yaparak ortak kararlar alıp onları uygulamaları ve her zaman birbirlerine hayır ve sabır tavsiyesinde bulunmaları istenmektedir. Onun içindir ki, değişik vesilelerle bir araya gelen Ashâb-ı Kirâm efendilerimizin Asr sûresini okumadan ayrılmadıkları rivayet edilmektedir. Merhum M. Akif bu rivayeti şöyle şiirleştirmiştir:
'Hani, Ashâb-ı Kirâm ayrılalım derlerken,
Mutlaka 'Sûre-i ve'l-Asr'ı okurmuş, bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh,
Başta îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh,
Sonra hak, sonra sebât: İşte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.'
Söz konusu ayet-i kerimede mü'minlere emredilen diğer husus, 'râbitû' kelimesiyle ifade edilmektedir. 'Ribât' tabiri, bir yönüyle, irtibat manasına gelmekte ve yine mü'minleri bir hey'et teşkil etmeye, kollektif şuuru işletmeye ve yakın alâka ile birbirine destek olmaya çağırmaktadır. Diğer taraftan, bir hadis-i şerifte anlatıldığı üzere, kendini tamamen namaza veren, gönlünü camiye rabteden; sabah namazını kıldıktan sonra 'Elhamdulillah bu vazifemi de eda ettim!' deyip hem onun sevincini yaşayan hem de 'Öğle vakti gelse de Ruh-u Revân-ı Muhammedî minarelerden bir kere daha yükselse, ben de yine mescide koşup manevî duygularla dolsam!..' düşüncesiyle evinin yolunu tutan, kalbi mescide bağlı gencin bu tavır ve davranışıdır ribât. Ayrıca, dinin ve milletin başına gelmesi muhtemel tehlikelere karşı hudut boylarında nöbet beklemenin ve hasım güçlerin toplum yapısında açtığı gedikleri tıkamak için gayret göstermenin adıdır ribât. İşte, ribâtın bütün bu manaları da yine birliği, beraberliği, birbiri için olmayı ve yaşatmak için yaşamayı imâ etmektedir.
Öyleyse, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte 'Acele şeytandandır; teennî ise Rahmân'dan!' buyurduğu; bir başka defa da, sabırlı, ağırbaşlı, yumuşak ve olgun davranışın Hak katında makbul bir tavır ve bir kul için büyük bir ihsan olduğunu vurguladığı daima hatırda tutulmalıdır. Zamanın çıldırtıcılığına ve sebepler zincirindeki sıraya uymanın zorluğuna karşı sabırlı olmak için, Hazret-i Üstad'ın işaret ettiği ayet-i kerimede nazara verilen bütün argümanlar kullanılmalı ve himmet-i ricâlin ayağını kaydırabilecek bir tehlike olan acûliyetin üstesinden gelebilmek için mutlaka vifak ve ittifak esası işletilmelidir. Ayrıca, acele edeceğimiz ya da teennî ile yaklaşacağımız konuların tefrik ve tesbiti kat'iyen kollektif şuura havale edilmelidir. ♥இܓ♥இܓ♥இܓ
♥இܓ *Diriliş Çağrısı*♥இܓ
♥இܓKimi Yâr Olur, Kimi Yara... ♥இܓ- YouTube
▶ 50:20▶ 50:20
www.youtube.com/watch?v=Sm9m7GOeGA8
19 Kas 2014 - Dursun Ali Erzincanlı tarafından yüklendi
Derman arardım derdime Derdim bana derdim imiş... Doç. Dr. Emin Işık'ın Konuk Olduğu, Serdar Tuncer'in ...
♥இܓ SEVmek belki bir gün OKUr diye ŞAİR olmaktır… ;) ♥இܓ
♥இܓ
♥இܓ
♥இܓ
♥இܓ
♥இܓ
&
♥இܓ