Bilinmezlik Kabı
Kulak ver
ama Aklın takılmasın fısıltılara Gör görebildiğince yeri, tanı yüzleri Dümdüz yürü başın hiç düşmesin geri Aklın fısıltılar ardından giriverirse çıkmaza Fısıltılar kesilir sessizliğe gömülür çıkmazlar Geçmişten ve gelecekten acı anıların görüntüsü Mutlu anların kahkahasında Zifiri karanlıkta parlayıp sönen yıldızlar gibi Yanar söner, yanar söner, yanar söner sen kaçtıkça Tırnakların parçalamaz betonu, geçmez duvara Kahkahaların arasında çığlığın Nisan yağmurunun gelip geçen şıpırtısı gibi Belki de evrenin sonsuzunda salınan bir karıncanın ayak sesi Bir bakmışsın o koca salıncakta sensin bir sonsuzdan bir sonsuza uçan Kayıp bir yıldızın peşine düşmüşsün gibi Uzatsan elini bulup tutacakmışsın gibi Ama bırakamazsın ki korkularınla örülmüş ipi. Kulak ver ama Aklın takılmasın fısıltılara Sıyrılıp bedeninden seyrüseferdesin cihanı Anı, dünü ve yarını İzliyorsun yokmuşsun gibi Gözlerinin önünden akıyor zaman nehri Bahar doğuyor yine ve sen fark etmeden yine gelip geçiyor Kulaklarında sadece şen şakrak bir kadının şuh sesi Yazı son anda yakalıyorsun avuçlarından sıkıca tutuyorsun Güzün ılık yeli yalıyor şefkatli kollarıyla yüzünü Kayıp gidiyor o da ellerinden. *** Sanki yabancı BİR YOLCU zaman Dur duraksız geçip gidiyor işte İçindeki kederden midir ki En çok kıştan GERİDE KALAN anılar En çok o oyalanıyor deşip giderken yüreğini Vardıkları yer, SON DURAK GEÇMİŞ yaşanmışlıklar şehri, Anıları yiyip tüketen bir ZİNDAN Kum misali akıyor yine ZAMAN Bilinmezlikler kabından. |