TİGER KELEBEĞİ
TİGER KELEBEĞİ AĞLIYORDU BİR KÖŞEDE ..GÜLİSTAN...
Patikanın ucunda tahrik eden siyaha yakın koyu renk bordo kırmızılı iri tombul böğürtlenlerin tadına uzanırken, daha dilinde tadı ezilmeden omuzlarına değen bir el patikadan aşağıya yuvarlanmasına sebep olmuştu şimdi ayaklarının altında bilye vazifesi gören küçük kaya parçaları kayarken dahada hızlandırıyordu gözlerini kapadı akıbetini bekliyordu saniyeler sonra sivri kaya parçaları bedeninden girip çıkacak darbeler sonrası uçurum onu denize yollayacaktı zaman dardı Batsy birden irkildi yanında olmayan Gülistan’ı merak etti gözleri ayni bir radar gibi ortalığı tararken bağırmalıyım diye düşündü iki elini ağzına dayadı var gücüyle GÜLİSTAN!!!diye bağırıyordu hiç bir yerde yoktu geri dönerek yollara bakmaya başladı yüzlerce kelebek havalandı Jarsey Tiger ağlıyordu Gülistan yoktu sesi çıkmıyordu Faralya köyünden elli metre yükseklikte Akdeniz’ e akan şelale sanki acılar içinde uğulduyordu ne cevap verirdi sorumlu oydu ,Gülistan yok nasıl derdi kesinlikle onu bulmalı idi,koşarken çakıllarda ayağı ters döndü gözlerinden sanki kızgın yağlar damlıyordu yüzü yanıyordu acıdan hayır dedi acısını unuttu aksayarak aramaya devam edecekti etrafta kimse yoktu başına bir şey mi gelmişti? Doğanın kalbinde dış dünyanın tüm kirli kapılarından soyutlanmış bu saklı cennet Gülistanı niye her defasında üzüyordu? Kimi suçlayacaktı,Gülistan nerede yanlış yapıyordu?niye hep kaybediyordu?sinir bozucu dediği o geveze filozoflar onu niye her defasında suçlayıp azarlayıp niye uyarıyorlardı,niye hayatına sahip çıkamayacak kadar aciz kalıyordu töre neydi?bunlar nasıl bir insandı Batsy hala çözemiyordu? Bileği galiba burkulmuştu can havliyle bize yardın edin kimse yokmu diye bağırdı sadece ağlıyordu insanın çaresiz olması ne kadar kötüydü,bir şey olsa kaçacak gücüde yoktu şimdi,kuvvet göstergesinde olan ruh bedende naçardı şimdi burnu havalarda kibirci aşkı yazıp çizen ruhları şaşkındı şimdi Çığlık çığlığa ağlıyordu telefonu ile yardım istedi,arkadaşımı bulun ben sakatlandım derhal yardım ulaştırın diye bağırıyordu O sırada küçük hanım arkadaşınız iyi ,onu yakaladım az daha uçurumdan yuvarlanıyordu dediğinde o da nesi? o gemici karşısında idi burada ne işi vardı masal şehrinde tekrar rüyalarını mı görüyordu yoksa benzettim belki diye düşündü ama hayır hayır oydu onun ta kendisiydi hey gemici burada ne işin var ?diyebildi sadece TİGER KELEBEĞİ Saniyeler kala zamanda nerede parçalayacaktı şu ölüm bilemiyorum sadece yuvarlanıyorum suçunu itiraf et! dediler korsanlar belkide kuru kafa amblem siyah pelerinleri ile suçum falan yok desem inat edecekti cellat sözlerinde tek hamlede deniz kenarında bekleyen gemileri tören şöleninde odadan odaya geçiyordum ölüm çığlıkları eyvah! son sesinde deniz bekliyordu ötelerde parçalanmış bedenim biraz kan lekesi kaya parçalarının üzerinde uyanmak yok dediler kuşların seslerinden çok uzaktım artık sadece bir uğultu vardı acı acı çağlayanların dibinde bir havuzun kenarında yıkanmak için eğilmiş çırılçıplak bir Venüs heykeli benimki minicik bir böğürtlen tanesinde çalılara terk edilmiş patikaların ötesinde nereye dönsem zeytin ağaçları kokuyordu zambaklar sarılmıştı beline düşünecek zamanım yoktu artık baygın yatıyordum ölüydüm ben belkide cennetimden koptum uyanırken başka bir cennette ÖLÜYDÜM BEN ARTIK BELKİDE KİM BİLİR NEREDEYDİM HİSSETTİĞİM KOKULAR BELKİ BAŞKA BİR CENNETE YOLLADILAR DENİZ KORSANLARINA EMREDİPTE |
dizelerin masaldı okuduğum sanki
varmı devamı bunun can saygı sevgimlesin