Gün geldi, Nurhak'da, Kızıldere'de, Haziran Direnişi Gezi'de...
Şaka,
bir oyundur, ve gülüm, tokadı yemez isek, oyunun şaka kaldırmadığı unutulur hep. Ölümcül, bir oyundu bir şaka hafifliğinde sürüp giden, eğelenip, dalga geçilecek bir şey gibi öngörülmüştü hayat, bize, kuralların incitici ciddiyeti, şakanın soğuk düşünceliliğine bürünmeden önce. Yıkıcıydı, mahvediciydi, ama yinede gülünüp geçilebilirdi. Neşe hüzünden, haz ıstıraptan alacaklı değildi henüz, yani, saldırganla, kurban arasında hiçbir mesafenin kalmadığı zamanlardı. Her şey mümkündü yine de hiçbir şey mümkün değildi. Bir açıklaması vardı olanların, ve hiçbir açıklaması yoktu yaşanılanların, farklıydı, aynıydı akşamın alacakaranlığı, sabahın ilk ışıkları, ve kahpelik !.. Issız ufuklar, tutuşmuş dağlar, kendi derinliğine ürkütücü kanyonlar vardı. Gün geldi, Nurhak’da, Kızıldere’de, Haziran Direnişi Gezi’de, kayıp yüzler seğirdi, başkaldırarak, tenha kırların ayak seslerine !.. Beklenti bir düş kırıklığı değildi daha. Bilirdi, herkes bilirdi, herhangi bir şeyden daha değerli değildi hiçbir şey. Bakışları kırışmadan ay ışığından bakar, insan insana ürperirdi, ama gözüm, anlayan anlamıştı; hangi yoldan giderse gitsin, varamadığı yer vardığı yerden daha iyi değildi !.. Atilla Yüceak Aralık 2014 Araştırmacı Yazar -Şair |
Kutluyorum kalemi
Yüreğin kalemin var olsun
______________________________________Saygılar selamlar