BİLMEZDİK Kİ...
Sokaklar hoşnuttu çığlığımızdan
Gülümseyerek izlerdi büyükler oyunlarımızı Şen şakrak türküler söylerdik hep bir ağızdan Oynardık Hep oynardık Çelik çomak oynardık, top oynardık, saklambaç oynardık Sanki bu sokaklarda biz, oynamak için vardık Söverdik de birbirimize Kavga da ederdik bazen Sonra barışır, Göksu’ya çimmeye giderdik Küçücük bir göletti Göksu Dibi görünmeyen denizimizdi bizim Zararı var mıydı yok muydu bilmezdik ki… Kış geldi mi dam boyu yağardı kar Keyiften dört köşe olurduk Evlerin çatısından atlayıp aşağıya Beyaz tepelerin içinde kaybolurduk Kızak kayardık sonra Kardan adam yapardık kömürden gözlü, havuçtan burunlu Bir de atkı sarardık boynuna üşümesin diye Özenle iliklerdik düğmelerini Buz keserdi ellerimiz ayaklarımız Dumanlar yükselirdi başımızdan Ne de çabuk geliverirdi akşam “Hadi sofraya!” diye bağırırdı annelerimiz pencerelerden Karnımız aç mıydı tok muydu bilmezdik ki… Bayramlar ah o bayramlar! El öpmeler şeker toplamalar… Naftalin kokan rengârenk giysilerimizle Hoplayıp zıplamalar… Cümle kapıları ardına kadar açık olurdu kerpiç evlerin Hangi teyzenin elini öpsek Baklava börek Hangi ablaya merhaba desek Kavrulmuş fıstık Fasulyeyle fal bakan Müslime ebe Kuşağının arasında çıkını Ak sakallı, yanık sesli müezzin Adını hatırlayamadığım kır saçlı şoför İhtiyar dudaklardan dökülen dua: “Çok yaşa, çok bayram gör.” En mühimi de ceplerimizde gün boyu biriken harçlık… Bir sayardık: -On, yirmi, otuz, kırk… Döner bir daha sayardık: -On, yirmi, otuz, kırk…. Kırk, az mıydı çok muydu bilmezdik ki… Ahmet KÖKEN |