BİRAZ ZAMANsesinde ağıt kokan nağmeleri dudak ucuna gizleyip ’’nasılsın’’ diye sorma bana yalanları giyinip yüzüme iyiyim demek için her bir harfin altını iki kere çizmek zorunda kalıyorum. giderken kendine iyi bak demiştin ya hani iyi bakıyorum merak etme. her sabah aynanın karşısına geçip işte seni terketti ama yaşam devam ediyor ’’gülümse’’ hayata diyorum buz tutan ellerimi kirli saçlarımdan geçirip ellerinin kokusunu yok etmeye çalışıyorum yıkamak için o takati bulamadım henüz. iyi bakıyorum kendime vesselam hiç bir eksiğim yok sen hariç. görmediğim her gün kan kaybediyor gözlerim umursamıyor pozlarındayım her gece başka bir mekanın kapısını aşındırıyorum kahkahalarım dış kapının mandalı elini dokunanın elinde kalıyor masam kalabalık ben yalnızlığı kadeh kadeh içiyor hasretini yavaş yavaş yudumluyorum. . resmin yok cüzdanımda bir bir yırttım hepsini ama yeri sıcacık duruyor sanki elimi attıkça hesap ödemek için bir yangın doluyor parmaklarımdan yüreğime üfledikçe azıyor sıktıkça dişlerimi adın dökülmek için dilimden dişlerimin arasını zorluyor. off be bu ne yalan dünyadır bense yalanları tesbih yaptım çektikçe içim acıyor sigara dumanı gibi efkarla üflüyorum uzağa. her gördüğüm gözde senin hayalin bakıyorum baktığımı bilmeden bir sanatçı şarkı söylüyor sahnede yüzü benden soluk nefesi nefesimde buz tutuyor bütün mekan zangırdıyor içli sesiyle kaybetmenin ne olduğunu o da biliyor besbelli ölü bir balık tabakta pişmeden önceki donuk bakışlarına takılıyor gözlerim ne kadar ben diyorum içimden hayat bana sensizliği giydirdiğinden beri ben de pişiyorum yokluğunda yar. böyle kırık dökük eski mobilya gibi eğreti durmama aldırma değeri anlaşılamayan her şey gibi zaman hırpalıyor işte boş ver. ama iyiyim ben merak etme annem her sabah kahvaltımı önüme koyarken kaşları biraz daha çatılsa da ve ben tabaktaki zeytinleri çatalımla kovalasamda iştahsızlıktan yakalamak gibi bir telaşım hiç olmadı tıpkı zamanla yarış etmediğim gibi evet gözlerimin kıyıları kaz ayaklarının yolu gibi bir zamanlar pırıl pırıl ışıldarken sönmüş yıldız gibi düşmüş gittiğin yere ama olsun hala dudaklarımın adını saklamak için kan kırmızısı duruyor dişledikçe susma telaşından adın kenarından sızıyor elimin tersiyle siliyorum yavaşça yoksa gözlerimden süzülen yaşlarla ıslanacaklar diye korkuyorum ki bilirsin kurutmak zaman alıyor hele de bu soğuk sisli havalarda. iyiyim iyi... bir bebeğin emeklemesi gibi hayatı emekliyorum işte dizlerimde yırtık ayaklarım sürüklenmekte ardım sıra ama başarmanın azmi yüzümde ışıldıyor biliyorum her zamanki gibi yine kalkacağım ayağa ve koşar adım kaçacağım geçmiş denen hayaletin yanından. biraz zaman diyorum kendime biraz zaman. Ayvazım DENİZ |
Onca acıtmasına rağmen,
kış günlerimizde sıcak bir battaniye gibi sarılırız ona.
Ne kadar acıtsa da, buluruz bir güzellik..
ölü bir balık tabakta
pişmeden önceki donuk gözlerine takılıyor bakışlarım
ne kadar ben diyorum içimden
Ne güzel bir benzetme.
Sevda insanı böylesi durumlara da düşürüyor işte.
tebrikler canım,
şiirin çok güzel,
her zaman farklısın.
gönül dolusu sevgimle..