BU KADAR
Yabancıyım artık bilmediğim denizlerin engin sularına
Senin bana olduğun kadar... Susuzum sular kadar Keşke diyemeyecek kadar muhtaç... Birisi için edilen dua kadar kutsalım kimi zaman El çırpınışlarının arasında gezinen yaramazlık benimkisi Kendi kendine kuruntu yapıp af dileyen bazen... Bazen öylesine... Ama hep masum günahlarda sır gizleyen biri gibi... Tanıttığım kadar olan hayatımım kimi zaman Kimi zaman sevebileceğin kadar Belki istediklerinden daha kötü bir kalp Ve artık geri dönüşü olmayan bir gidiş Ama boncukların arasındaki kaybolmuş, mutluluğum Yemeğimin birazcığını ayırdım sana Kaşıklaya kaşıklaya ye ve bitir hepsini Acele etme! Annemin bana seslendiği gibi... Bazen okula gidişlerde, bazen okul dönüşlerinde... Yetmeyen özürlerdeki pişmanlık kadar gözyaşı Doymayan kalplerdeki arzu kadar kimi zaman biri Tutuklanmış özgürlüğümün kanat çırpınışlarında belki sevmek Ama son dersin ya; bir daha, bir daha... Susturulamayacak kadar konuşacağım şimdi Sadece ben değil herkesin gözü önünde edilen yemin kadar Bazen sadece kendini kandırabilecek kadar bir inanç var içimde İnandığım ve taptığım bir şey değil oysa ki! Çalınan hayallerin son pençesine kadar cesaretim Son noktalarda bir sendeleyiş, geri adım Hep, hep diye tekrar eden nakaratlar Hiçbir zaman birbirine uyuşmayan ritimler kadar aşklarım... O sönen ve neredeyse yalvaran küllerin arasında Bir imdatın merhameti kadar merhametim Merhamet bile kılıç kadar acı verici kimi zaman Bilmek ve bilememek arasındaki kuşku kadar güvencim Gerilerde, çok gerilerde anılar ve sadece o kadar ömrüm Ölmüş bazı inançlar kadar artık çabalarım Bekleyiş gibi ama donup kalmak gibi bir şey bu gördüğüm Yaşadığım alakasız can çekişler var biraz Biraz da ben var; benden uzakta O kadar... BURCU ÖREKÇİ |