Tasvir-i Şikâyet
Ne menem şeydir şu ağıt dolu dağların rükûsu
Yine secdeye durdu şehit oğlu şehidimin ordusu Tabur tabur karşılıyorken Mustafa Kemaller Ellerinde cennetten koparılma gül kokusu Ne menem şeydir savaşmadan ölmek korkusu Oğul… Kemalimin göğsüne madalya oldun Gez gör kahpecik bir kurşunla mıhlandın toprağa Küffar nerede, kim? Kimin derdi bayrağı göğsüne gerdi Ve insanlığı böylesine yerlere serdi Irkıma güler mi bilmem al bayrağın çehresi Ne işi var üzerinde kefen gibi Bir şehidin ağıdına sarılırken al bayraklı melekler Kubbeler salaya dilsiz Sözler kifayetsiz, her ölüm erken Oysa dalgalanmalıydı göklerde al sancağım Yer, gök, vatan derken.. Oğul!! Kınalı ellerimden mütercim olurken dualar bed sözlerime Deccalı komutan bellemiş haramiler Sus diyorsun hazır olda, sus ana… Değişmez vatan için hakikat Ruhumdan silinmez diyorsun itikat Bağışla ananı cennete yolcu ettiğim gülüm Her şey vatan için diyorken bu canımı alası ölüm 91 yıllık bayramın alında saklı kaldı gözyaşım Oğul… Vakti kıyama çekiyor bıçak sırtı ahım Yıkılır elbet evim, barkım, dağım Altında kalsın isterim vatana kasti olanların Bu tasvir-i şikâyet sana değil Kemalim Bin can feda olsun elbet vatan üzre istikbalim Dalgalanır ruhumda evladımın ak yüzü Söndüremez içimizden bu nankörce yanan közü Oğul… Üzülme Dinecek anaların ağıt dolu sözü, bitecek elbet bu illet, Gözün arkada kalmasın hiç Hep bir ağızdan söyleriz yaşasın cumhuriyet!! Yasemin Demir 2014 Ekim kelamı |
adaşımı görünce kuşkum gitti
sağlıcakla