sahibini arayan mektup
Küskün çocukluğum anılarımda hala.
Sokakta oynadığım misketim, Gölgesinde ağladığım ağaç, Patlak topum bana düşmandı. Gülmedi hiç talihim! İlkokul öğretmenim Neriman Hanım, Bahçesinde koşturduğum okul, Ve göğe salıverdiğim uçurtmam bana gülmedi. İlk,orta derken liseyi bitirdim, Delikanlılık çağlarımdı başlayan, Başlarken geçmişini taşlayan. Babam ünüversiteli bir oğul hayali kurmuştu yıllarca, Yirmi yaşımdaydım bense, Sigaraya da başlamıştım ha. Derken bikaç yıl daha geçti kayıtsızca, Yüksekokula başlamış,yepyeni bir sayfa açmıştım ömrüme. Kurban bayramı hazırlığındaydı annem, Bense yıllardır aradığımı,gönlümün sultanını bulmuştum nihayet. Gözleri bahardan güzel,yazdan sıcaktı. Konuşması mı desem,gülmesi mi yoksa yürümesi mi? Herşeyiyle büyüledi bir anda beni. O gün tanışmıştık henüz, Lakin içim kıpır kıpır yerimde duramıyordum. Yine o günlerdi hiç unutmam,elinden düşmeyen bi kitabı vardı, Kıskanırdım çoğu zaman kitabı, ’’kumral ada & mavi tuna ’’ Adını çoktan yazmıştım yüreğime, Bir gülüşüne bu şehri yakacaktım,Neron gibi. Mecnuni bir sevdayla çöllere düşecek, Beni bi sevse, Asla vazgeçmeyecektim ölüm gibi. Gözlerim görmüyordu Onsuz,kulaklarım duymuyordu. Ayaklarım Ona koşuyor,ellerim Onu arıyordu. Adeta kalbim her atışta adını heceliyordu.... Her an yanında olmak istiyordum, Ve beklediğim gün geldi. Ona sevgimi anlatacak,kalbinden bir yer isteyecektim. Benim ol, ömrümü sana vereyim diyecektim. Elim ayağım tutuldu aniden,konuşamadım birkaç dakika. Günlerce provasını yapmış,dersime sıkı çalışmıştım oysa. Aman Allahım o da ne,karşımdaydı konuşamıyordum. Konuşuyordu duyamıyor,bakıyordum göremiyordum. Bense neler neler anlatacaktım, Birbir söyleyecektim çektiğim ızdırabı, Yüreğimin tercümanı olacaktı kelimeler, Nasıl düğümlendi boğazıma anlatamam..... Dünya başıma yıkılmıştı sanki, Öksüz,yetim çocuklar gibiydim,çocuklardaysa bayram sevinci! Birkaç gün daha geçti umutsuzca, Saçım sakalım birbirine karışmış,perişan haldeydim. Halime acımıştı görünce,bakışlarından anladım ’yazık’ diyordu. Ben ise, sevgimle gurur duyacak kadar büyüktüm, Büyüktü sevgim, büyüktü annen oğlum..... Yine o günlerdi çıkmaya başladık, Birlikte gezerdik bu şehrin sokaklarında, Beraber güldük,ağladık beraberce. Sokak lambalarını şahit tuttuk mutluluğumuza. Gülüşü baldan tatlıydı,öfkesi de. El ele otururduk kampüsün kaldırımlarına. Akşam oldu mu yüreğime bir sızı çökerdi, Geceleri yıldızlar sırdaşım olur,günden güne büyüyen sevgimi anlatırdım. Sabahı beklerdim oğul, sonrada anneni. Bir an görmesek delice özlerdik, Asırların özlemini sığdırırdık bir geceye. El eleyken gökyüzünde gibiydi bedenlerimiz, Çook mutluyduk anlıycağın.... İşte böyleydi annen,oğul! Hep hayaller kurardık,sen olacaktın, altın sarısı saçların. Mavi gözlerin olacaktı birde. Sana oyuncaklar alacaktık,hatta bisiklet. Oysa hiç olmayacakmışsın oğul.... İşte bende böyle baharda hazanı yaşıyorum, Görüyormusun resmimizi, Bak ne kadar da yakışmışız. Gözleri dediğim kadar güzelmiş,değil mi? Ya saçları, ya dudakları? Niçin yaptı? yıllar geçti aradan hala anlayamıyorum. Seni, beni,kendini nasıl yakar? Nasıl yapar böyle birşeyi? Benim günahım ortada,sevmek. Cezam kaçınılmaz... Ya senin günahın neydi, cezan ne olacak? ? Doğmamış bebeklerin günahı da olmaz,cezasıda. Gönlünü ferah tut oğlum.. Kitabini bitirmişti nihayet ’’kumral ada & mavi tuna ’’ Ve çekip gitti.... |