ç’ağladığın kadınlık çölünde şule kentiydinHayrettin Taylan o kendini biliyor ç’ağların ötesine ç’ağladığın kadınlık çölünde ay ve şem’din suskun menkıbede anlatılmazlığın diline dolanırdı ay ‘yüzün arta kalan arkaik düşlerinde artardım helaline muştunun içinde kalan içimle içlenirdim sana hüznün pergeliyle çizerdim bir gün gelişini aynı yer, yar gibi tümlenirdim sevilişine yeniden sınırlarda sırrını sermiş uzak ülkeler gibiyim güvercin uçuşunda saklı umudun tan vakti gibi sözlerin tohumu sevginde kalmış hasılatların resmi sonucuyum filizi kalbinde yeşermiş yarınların yar sarmaşığıyım sarılışınla başlar dirilişe Tahalığım sermayem senin gelemediğin her dem arınacak zamanın kazancında bilenir umudum aşk coğrafyasında seni de leyla’dan öte kent yaptım gayrı, severek giderek hatta gelmeyerek ölebilirsin gayrı ,adım mecnunluğun hizasına yazılı yazgı yazıtı eskimiş radyolarda eskimemiş şarkı gibi içimde çalardın adını kavururdu her söz, her özden arta kalış bütün kâinatı kapsamına alan bakışındaydı ufkum bütün göğü ay yüzüne saran anların seyrindeydi hasretim yüzölçümünü yüzünle büyüyen güleç kentin reisiydim severek yönetirdim kendimi içli yazıtlarımızın okunmamış yazgısı gibiydik düşler atlasında aynı rengin içine meftunluk diliydik dönüşüm ansiklopedisine bilinç diliydik sevilmenin paftalarında aramızı yakın eden arayışın resmiydik devasa huylarımın kuyusundaki yusuf ve zeliha yüzüydük varlığımıza dizilmiş güllerin sevme açılımıydık kavuşmanın retinasında derlenen bakışın filmiydik sarılmanın sahnesinde izlenen özlemin sonuyduk seviyorduk |
içli yazıtlarımızın okunmamış yazgısı gibiydik,
düşler atlasında aynı rengin içine meftunluk diliydik,
varlığımıza dizilmiş güllerin sevme açılımıydık,
seviyorduk...
ç'ağladığın kadınlık çölünde şule kentiydin...