ESKİ ŞARKILARDAKİ KADINHani, eski şarkılar vardır; güftesi hüzün, bestesi hüzün... Bir bahâr akşamı der, Nereden sevdim ben o zâlim kadını der, O şarkılardan damlar yüreğime hep, akşam olurken... Bir garipliği vardır gurbette gün batımlarının, Hani, pembe bulutların eflâtuna, eflâtunların mora çaldığı demler, Hani, hasret kokar, buram buram yâr kokar. Hasreti, zâten gurbet yazmıştır alnınıza, silinmez Eski şarkılar düşer dilinize; yarım yarım, Gerisi hiç bilinmez... Sen! ..Ey, sihrini çözemediğim efsunlu kadın! .. İşte, o zaman O renk renk bulutlara tül gibi sarınarak Akşamın içinden bir masal perisi gibi çıkmalısın... Daralmış soluklarıma Umut gibi, sevdâ gibi, hayat gibi dolmalısın. Gaipten, bir ud sesi inlerken kulaklarımda Ve yüreğimde bir taş plâk dönüp dururken Anladım; Sen, o eski şarkılardaki kadın olmalısın... Ünal Beşkese |