Şiir mi, yazımı bilmiyorum. Sadece yazdım öylesine...
Güz yağmurları başladı,
Yapraklar tane tane sararmakta, Hava da serinledi biraz, Çayın kahvenin tadı çıkmaya başladı anlayacağın. Sonbahar... İlk son baharda tanıştık senle, Yine böyle yağmur yağıyordu ince ince, Kışa girmeye hazırlanıyorduk, Hatta o gün Mehmet amcadan odun, kömür almıştık. Yorgundum, Yorgundum ama yağmur çok güzel yağıyordu, Davet ediyordu beni altında ıslanmaya. Annemin tüm telkinlerine rağmen dayanamayıp çıkmıştım yürüyüşe, Elimde sigara, Islanmasın diye olmadık şekillere gire gire yürüyordum. Sonra seni gördüm, Şemsiye vardı elinde ama açmamıştın, O sarı saçların ıslanmış, Yüzünden tane tane damlalar akıyordu, Üstünde kırmızının bir tonu bluz, kot pantolon ve küçücük ayaklarına dikkat çekilmesine sebep kırmızı bir spor ayakkabı. Ben, ben seni öyle görünce dona kalmıştım, Yaz güneşi altında saatlerce kalmışcasına dilim damağım kurumuş, Ayaklarımda tek bir adım dahi atacak güç yoktu sanki, Donmuştum, Kıpırdayamıyor, sadece seni izliyordum. Sonra, Sonra gördün beni, Diktin o deniz gözlerini gözlerime, Dakikalarca birbirimize baktık, Belki saatlerce, Belki bir ömür, Bilmiyorum geçen süreyi... Sert bir tavır vardı yüzünde, Korktum, Önceleri o bakışın sanki ruhumu delip geçerken, gülümsedin biraz, O ruhumu delen deniz gözler, ruhumu gıdıkladı sanki, Gülümsedim bende nedensiz. Bir araba sesi duydum sonra, Ve sen, bindin gittin. Günler geçmişti takvime göre, Bana göre seni düşünerek geçen binlerce ömür. Karşılaştık yine aynı yerde, Yılların özlemi varmışcasına sarılmak istedim, titredim, Biliyorum, Sende istemiştin. Belki benden çok, Belki herşeyden çok. ... Yıllar geçmişti, Ve ben seni toprağa verdim, Bir kere o acıyı yaşadım, Yaşadım dedimse, bir ihanetin sonucu öldürdüm yüreğimde, Öldü dedim, İhanet etti diyemedim ki. Uydurdum bir hastalık adı öldü dedim. Herkes inandı, Sen bile. Söyleyemedim sana yalan söylediğimi, Sana yalan söylemiş olma düşüncesi bile çok ağırdı, Söz vermiştim, Söz vermeden önce ilk ve son yalanı söylemiştim. Dönemedim. Şimdi mi? Şimdi seni kaybettim, O söyleyip, herkezden önce inandığım yalanı yaşadım. Şimdi sen söyle deniz gözlüm, Ben nasıl kaldıracam bu yükü? Tanrı bana bir ceza verdi yalan söylediğim için, En sevdiğimi o yalanımla aldı elimden. Gücüm yok. Baharı görürmüyüm bilmem ama, Sensiz görmek istediğim bir saniye sonram bile yok... Biliyorum şiir gibi değil, Hatta düz yazı, deneme, hikaye, mektup. Hiç bir halta benzemiyor ama öyle işte. Neyse, bir sigara daha yakmalı... Ömer ERASLAN 24.09.14 23:28 |
Önemli olan yaşanılan duyguları aktarabilmektir bence.
Ve siz o kadar etkileyici bir şekilde aktarıyorsunuz ki.
Bazen yaşamışcasına hissediyorum, bazen de yaşanmışlıklara gidiveriyorum.
Ellerinize yüreğinize sağlık.
Saygılarımla