kaç adımdı yokluğunbazı anlar vardır dilinin ucunda müebbet yemiş keşkeler gökyüzüne haykıramadığın çığlıklar yağdıramadığın yağmurlar ve sarılamadığın gökkuşağı işte böyle bir andı gidişine kalışım oysa bakışlarında vurulmuştum yar bakışların ki bazen tüm günahlardan arınmış durgun bir su bazen de sığ denizlerimde kopan bir fırtına ki ben ........ne çok sen kazımıştım seyir defterimin tuzlu tenine derinliğinde kaybolmuştum ki bazen girdaplarında savrulmuş bir mülteci bazen de hiç ayılmayacak kadar sızmış bir ayyaş ki ben ........ne çok sen yüzdürmüştüm kadehlerimde ağladım evet çok ça ağladım içime ki sen bilmezsin içimde renkleri tarumar olmuş binlerce uçurtma olduğunu bilemezsin yüzdüremediğim kağıttan gemilerimi yarım kalmış öykülerimi bilemezsin idam edilmiş çocukluğumun parmak uçlarımda oluşunu işte bu yüzdendir tüttürdüğüm her türküdeki siluetin içime çekip çekip bırakamadığım gülüşlerin ki en çok ta tenimde seferler dolusu yüzdürdüğün nefesin bu yüzdendir yokluğuna çokluğum sokak sokak titreyen bir şehir olsam da kaç adımdı yokluğun sayamadım ve ben bil ki gittiğin uzaktayım sen yinede bakma bana öyle ben .....dünde .............bugünde .........................nereye baksam ve ne yana dönsem sana çarpıyorum zaten... İlhanaşıcı eylülikibinondört |