YAĞMUR'A NAZİRE
YAĞMURA NAZİRE
Prof. Dr. Nurullah Genç’in hoşgörüsüne sığınarak Vareden’in adıyla nurdan bir yağmur yağar İnsanlık cehaletin kirlerinden arınır Mekke ufuklarından farklı bir güneş doğar Onun ışığı vurur her sır ayan görünür Boz bulanık suları yudumlayan dudaklar Bir pelikan hüznüyle kumsallarda yürürler Bu yağmurla yıkanır taş döşeli sokaklar Rahmetin tecellisiyle taşlar bile erirler Hasret çağlara sığmaz, vuslata bir an düşer Onunla çöller saray, onsuz kalp viran düşer Solar sahte cennetin zevk-ü sefa gülleri Renkler aslına döner, yeni bir devran düşer Bir davettir damlalar çağların ötesinden Kimin kalbine düşse o kalp şaduman olur Uyanır bir sabaha zulmetin gecesinden Bu nur yağmuru ile beyaz, beyazı bulur Onsuz kalpler ürperir, dizlerde derman düşer Nifak girmiş araya sultanda ferman düşer Kardeş kardeşi boğar, düşman rahatça uyur Hüseynilere Kerbela, Yezid’e harman düşer Bu yağmur ile mekân değişir, zaman donar Takvimler onsuz geçen tek bir an için yanar Ona açar bağrını nakış nakış kâinat Susuzluktan çatlayan gönüller suya kanar Yağmursuz topraklara bedenler vurgun düşer Yarınlara bağlanan umutlar yorgun düşer Geçtikçe emaneti nadanların eline Ecdad ruhu ahfada kabirde kırgın düşer Bu düşüşe ağlaşır melekler maveradan Kanatları bağlanmış Ebabil kuşlarının Sensiz her yer harabe, anlamsız ve sıradan Dinmesine imkân yok akan gözyaşlarının Bir hazan mevsimi ki zamansız yaprak düşer Kopar bir bir uzuvlar vatandan toprak düşer Açılır karanlığın simsiyah perdeleri Kara yazımız kara deftere berrak düşer Kurudu Save yine, Semave coşkun akar Asrımın Kisraları ehramlarından bakar Putlara teslim oldu tevhidden kaçan yozlar Peygambersiz kalanlar mihrabıma haç takar En gerçek aşka giden meşakkatli yollarda Sabır tesbihinin taneleri savruldu Mecnunlar köşe bucak dolaşırken çöllerde Leylalar aynadaki suretlerde kavruldu Hasretinin narına hancı düşer, han düşer Mazlumun mezarı yok, zalime cihan düşer Devekuşu misali kaygısız müminlere Kılıçtan keskin, kıldan ince imtihan düşer Kefenini biçerken ümmetin boşvercilik Gözyaşları doldurur acılar dehlizini Şimdi kavgalarımızın adı senlik ve benlik Kanlarımızla doldurduk kardeşlik denizini Kardeş kurşunlarıyla toprağa bin can düşer Hudutları bekleyen kılıç ve kalkan düşer Parlar Siyon yıldızı sevinir tüm cıfıtlar Filistin semalarına her gece volkan düşer Firakıyla kavrulur ümmetin her ferdi Tıpkı yangın yeridir ona hasret yürekler Sadece o yağmurdur yok edecek bu derdi Baştan başa coğrafya onun yolunu bekler Onsuz tutunduğumuz dallardan yılan düşer Yolumuza dört mevsim çığ ve heyelan düşer Ağustosta kar yağar güvenilen dağlara Yaldızlı vaatlere püsküllü yalan düşer Bir gece yağsa yağmur yalanların üstüne Her türlü sahtekarlık yeryüzünden silinir Bürünmüşler çakallar uysal kuzu postuna Maskesi düşen puştlar isim isim bilinir Şehirler çirkef dolu; mekana duman düşer Gökyüzü tepetaklak sanki asuman düşer Gafiller tepinirken barda, cazda, pavyonda Mazluma türkü diye acı bir aman düşer Firakı ümmet için kanayan bir yaradır Cümle derbederlerin dünyası zindan olur Onsuz gökyüzü bize karadan da karadır Yıldızlar karanlığın girdabında boğulur Onsuz, şu ufuklara yalancı bir tan düşer Beyler koltuk kazanır, sonuçta vatan düşer Kaptırınca yakayı batılın çarklarına Cihana nizam veren muktedir sultan düşer Güneşler sönük kalır bir damlanın nurunda Mecnunun olmuş gökte dolaşan güneş ve ay Yıldızlar hayat bulur merhamet yağmurunda Kurulur gökyüzüne her damlada bir saray Çöktü cemiyet içten, değerler üryan düşer Aklı eren garipler her dem giryan düşer Doğrultamaz belini yere düşen bir daha İncinir ecdad ruhu kabirde püryan düşer Neyleyim onsuz susmaz ahımız, figanımız Hicranıyla tutuşur yüreklerde nağmeler Bu dünya sürgününde bin keder her anımız Feryadımız zamana sığmaz çağları deler Yağmur! cümle dertlere seninle derman düşer Muztarip gönüllere yeni bir ferman düşer Kırılır tüm zincirler şaha kalkar düşenler Gemisini yakana koca bir umman düşer Senin emrinle baştan çizilecek hudutlar Diz çökecek önünde en azılı haydutlar Düşecek kaleleri bir bir o zalimlerin Seninle yeşerecek kundaktaki umutlar Kardeşler arasına sensiz su-i zan düşer Asabiyet yayılır, akıl ve iz’an düşer Vakti saadetinde kaldı o güzel bahar Coğrafyamıza mevsim kış düşer, hazan düşer Yağmur! yağ artık n’olur taşlar seni bekliyor Gökyüzünde avare kuşlar seni bekliyor Dokunduğun nakışlar, sana aşık bakışlar Yoluna can adayan başlar seni bekliyor Bahira’dan süzülen yaşların aşkına yağ Okşadığın o yetim başların aşkına yağ Senin için görülen düşleri görmüşlerin Aşkına kanat çırpan kuşların aşkına yağ Ne olur visalinle gülmüşün biz olalım Sana hicret eden Kureyşin biz olalım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüşün biz olalım Yağ yağmur yağ! ümmetin kalbi sensiz kanıyor Yağ yağmur yağ! ümmetin gül ismini anıyor Sen ki bizlere rahmet olarak gönderildin Yağ yağmur yağ! ümmetin hasretinle yanıyor Halit Yıldırım 07.09.2014 / 22:30 |