Düven sürdüğümüz günler
Kapılmışım rüzgârın birine
Dağlar geçmişim tepeler geçmişim onunla Nerelerden geçtiğimi nerede olduğumu bilmeden Gitmişim rüzgârın içinde. Neyse ‘ki çok geçmedi baktım Takılıp kalmışım, hasat kokan bir düz ovanın engelinde. Etrafıma bir baktım. Buğday tarlasının içinde gördüm kendimi Sap saman mis gibi kokarken. Ayıkmışım birden. Uçsuz bucaksız tarlalarda altın renkli buğday başakları kokarken Beni gördüler dediler!!! Bire yüz verir bu sene, bu gördüğün buğdaylar Ben onların mis gibi, kokusuyla ayılmış etrafa bakarken. Sap saman kokarken, düz ovanın ortası Bir de baktım dalıp gitmişim çoktandır aklıma gelmeyen geçmişime. Bir zamanlar, Düven sürdüğümüz harman kaldırdığımız mehtaplı gecelere Lamba önünde harman savurduğumuz yerlere Doğru. Ne güzeldi o günler Ne güzeldi. Ben arkada düvenci önümde, dört dönerdi sap saman içindeki atlar. Bir tarafta gece yelinin çıkmasını bekleyen, Duvarlara dayanmış yabalar. Diğer bir tarafta dolmayı bekleyen harallar, çuvallar. Ne güzel günlerdi emek kokan o günler. Sap saman kokardı harman yerleri Yelin çıkmasını beklerdi elleri nasırlı babam geceleri Yabası elinde Ve terlerini sileceği, havlusu belinde Mendili cebinde. Ne güzeldi o emek kokan ter kokan günler, geceler. Ne güzeldi !!! 06 Eylül 2014-09-06 Ahmet Yüksel Şanlıer |